DAVETİYE “DAVET NİYE ?...” OLUNCA... Grand Prix'nin ev sahipliği yaptığımız ilk 2 ayağında yaşanan bir konu, herkesi olduğu gibi, şahsımı da ziyadesiyle üzdü... Habertürk Gazetesinin 06.08.2014 günkü baskısında koca puntolarla, Ali Öcal imzasıyla yayınladığı haber çok tartışıldı, hala da tartışılmakta... Koca puntolarla "ESKİ BAŞKANA VEFASIZLIK BAŞARIYA GÖLGE DÜŞÜRDÜ..." haberinde, Türk voleyboluna büyük katkılarda bulunan bir önceki Başkan Erol Ünal Karabıyık'ın Grand Prix maçlarına davet edilmediği, maça eşi ve torunuyla kapıdan, bilet alarak girdiği, Gençlik Spor Müdürlüğü Yönetmeliği gereği Protokolda en önde yeri olmasına rağmen maçları halkın arasında, tribünden izlediği vurgulanmıştı... Bu konuyu iyice araştırdıktan sonra, kendi yorumumla, 11.08.2014 tarihli “AYNALAR BAZEN YANILTIR...” başlıklı köşe yazıma da taşıdım... Amacım polemik yaratmak değil, doğruları paylaşarak camiamı ve bana güvenip, inanan binlerce okuyucumu bilgilendirmekti... Beni tanıyanlar iyi bilirler, hayatım boyunca kimsenin adamı, maşası olmadım... En ufak bir yalakalığım da söz konusu değildir ?... Kimseden korkmam !... Dobra dobra konuşur, yazmam gerekenleri de kimselerin tesiri ve kapsama alanında (!) kalmadan kaleme alırım... Bu çizgim doğrultusunda, yazdıklarım hakkında cevap hakkı doğanlara da sayfam ardına kadar açıktır ?... Yukarıda söz konusu ettiğim haber sonrası, şimşekleri üzerine çeken Başkan Özkan Mutlugil, Erol Ünal Karabıyık Başkan ile ilgili çıkan bu haber sonrası bir açıklama yapmış, 2014 FIVB Dünya Grand Prix karşılaşmaları için Karabıyık'a davetiye gönderilmemesinin söz konusu olmadığını vurgulamış... Bu gazetenin küpürü elimde... Mutlugil Başkanın açıklaması aynen şöyle : “6 Yıl beraber çalıştığımız, voleybola bu kadar hizmeti olan bir isme davetiye göndermememiz asla söz konusu değil... Eline geçip, geçmediğini bilemem ama biz davetiye gönderiyoruz... Grand Prix maçlarında da voleybolun bu günlere gelmesine emek ve katkı sunan herkese davetiye gönderilmiştir... Vefasızlık yorumlarına asla katılmıyoruz... Biz çok büyük bir aileyiz... Bizim kültürümüzde böyle vefasızlık yoktur... Bu haberler bizi üzdü... Erol Başkan zaman zaman maçları tribünden izler... Kendisini protokol tribününe davet ettiğim olmuştur... Ama hep seyirciler arasında olmaktan mutlu olduğunu söylemiştir... Biz bundan da gerekli dersi çıkardık... Artık davetiyeyi kargo ile gönderiyoruz... Grand Prix'nin 2. ayağındaki maçlar için davetiyesini gönderdik... Türk voleyboluna katkı sunan herkes bizim için önemlidir...” Bu açıklama sonrası kafam Mutlugil'in bir cümlesine takılıverdi...“Grand Prix'nin 2. ayağındaki maçlar için davetiyesini gönderdik...”Yani Mutlugil Başkan bu açıklamasıyla aynı zamanda “Grand Prix'nin 1. ayağındaki maçlar için davetiyesini göndermedik...” açıklaması yapıyor ?... Bu konuda bir araştırma yaptım, Federasyon tarafından Karabıyık Başkana gönderilen söz konusu davetiyenin ilgili kargo MNG'ye 06 ağustos tarihinde, yani 1. Ayak müsabakalarının sona ermesinden 3 gün sonra verildiği, Karabıyık Başkan'a da 07 ağustos 2014'te, yani 2. ayak müsabakalarından sadece 1 gün önce ulaştığını gene aynı kargo firmasından öğrendim... Şimdi burada bir saptama yapmak istiyorum...
Mutlugil Başkan'ın gazeteye vermiş olduğu ifadeyi pek etik bulmadığımı belirtmek istiyorum... Bu ifadeden ben, sanki Karabıyık Başkanın yalan söylediği, bir daha bunu tekrarlarsa (!) kargonun teslim makbuzu ile yalanını ortaya çıkaracağını ima ettiği sonucunu çıkarıyorum...
Kafama takılan ve doğru olmayan bir açıklama bölümü de, Mutlugil Başkanın, Karabıyık Başkanın kadrosuna dahil edilip, çalıştığı süreyi 6 yıl olarak telaffuz etmesi....Notlarıma baktım, eski yazılarımı inceledim, Karabıyık Başkanın, 2. Başkanlık döneminde kadrosuna aldığı Mutlugil'in, iddia ettiği gibi 6 yıl değil, 20 Kasım 2008 - 02 Ekim 2012 arasında sadece 3 yıl 10 ay 18 gün çalıştığını saptadım... Ayrca, Mutlugil Başkanın kültürüne sahip bir kişinin kabul etmediği (!) vefasızlığın Genel Kurul öncesi nerelerde, nasıl başladığını, sonrasında da nasıl devam ettiğini en iyi bilenlerdenim ?... Müsaadelerinizle burada frene basıyorum...Vefa ve saygı konusunda Mutlugil Başkanı, kusura bakmasın ama, bu davranış zinciri halkalarında pek samimi bulmuyorum ?... Türk voleybolunun yönetimi, yani patronluğu emanet edilmiş bir lider bence bir dakikasını feda edip (!), telefonla Karabıyık Başkanı aramalı, konuyu duyduğunu, aslında davetiye gönderildiğini ancak ulaşmamış olabileceğini ifade etmeli, üzüldüğünü bildirip gönül almalıydı ?... Yani doğrusu buydu ?... Hazır telefon sözcüğünü etmişken bir önemli vurgulama daha yapmak istiyorum... Düğün davetiyelerinin bile üzerine davet edilen kişi/kişilerin isimleri yazılır ?... Bu, kişiye verilen saygıyla eşdeğerdir... Gördüğüm kadarıyla davetiyeler herkese boş gönderilmekte ?... Ayrıca bir Federasyon Başkanının, listesindeki kişilere davetiyelerini kapılarına kadar bile yollamış olsa, teker teker arayarak veya aratarak bu davetini sözlü olarak tekrarlaması da bir kibarlık gereğidir ?... Üstelik çok fazla bir zamanı da yaşantısından ve görev mesaisinden alıp götürmez ?...
Federasyonumuzun, 03-07 Ocak 2013 tarihlerinde (2012 Genel Kurulu sonrası ilk resmi Milli Takım organizasyonu) Ankara'da ev sahibi olduğumuz Yıldız Erkekler Avrupa Şampiyonası Grup eleme maçlarına Karabıyık Başkanı davet etmediklerini çok iyi biliyorum... O zaman bunu köşemde yazmıştım... İşte Mutlugil Başkanın bu son açıklamasında söz ettiği protokol tribününe davet, bir kez ve o zaman diliminde, yani davet edilen 300 kişi arasına Erol Ünal Karabıyık Başkanın dahil edilmediği (!) turnuvada olmuştu... Balık hafizası olanlar için hatırlatmamda yarar var !... Şimdi, lütfen kendinizi bir an Erol Ünal Karabıyık Başkanın yerine koyun... Bir organizasyona davet edilmediğiniz halde voleybol tutkunuz sizi tetikliyor, eşinizle birlikte salonun yolunu tutuyor, kuyruğa girip biletinizi alıp içeri giriyorsunuz ?... Tribünde oturuyorsunuz... Seçimler sonrası ilk kez federasyon tesislerinden birisine, hem de kendi eseriniz olanlardan birine ayak basmışsınız ?... Gören sporcu, antrenör ve tanıyanlar yanınıza gelmiş sizi sarıp sarmalamışken, çiçeği burnunda Federasyon Başkanı Özkan Mutlugil lütfedip (!) sizi protokole buyur ediyor ?...
“Orada olmam eğer gerçekten samimi olarak düşünülse ve istense, bir davetiye de bana gönderilirdi ?...” diye düşünmez misiniz ?... Gidip de bu şartlarda Şeref Tribününde oturur musunuz ?... Bunu bir onur ve gurur meselesi yapmaz mısınız ?...
Böyle bir olay yaşanmışken, nasıl oluyor da Mutlugil Başkan, pişkince Karabıyık Başkanın söz konusu tercihini, onun seyirci içinde maç izleme merakı olarak izah edebiliyor, hem de Şeref Tribününe davet ettiğini söyleyerek ?...
Ben de olsam, artık o protokol tribününe asla oturmam !... Paşalar gibi beni seven, sayan, kıymetimi bilen, benle kucaklaşan sevenlerimin, voleybolseverlerimin yanına otururum...İşte onurlu Karabıyık'ın yaptığı da bundan ibarettir ?...
Özkan Mutlugil Başkan, voleybol ailemizin büyümesinden söz ediyor ?... Voleybol ailesini büyütmekten (!) söz ederken vefa ve saygı olgularından uzak yapılanları hep birlikte izliyoruz... Allah aşkına şu büyümeyi bana Başkan bir izah etsin, nasıl büyüyoruz ?... Ben pek göremiyorum da ?...
Türkiye'yi uluslar arası kuruluşlarda temsil eden bir avuç insanımız var... En başta Sinem Mavili (CEV As Başkanı), Ümit Sokullu (FIVB Hakem Komisyonu Üyesi), Nihat Ermihan (CEV Hakem Komisyonu Üyesi), Nejat Sancak (FIVB ve diğerleri... Şimdi soruyorum, Federasyonumuz, voleybol ailesini büyütürken (!) acaba bu kişilerden hangilerini bu ve benzeri organizasyonlara resmen davet etmiştir ?... Ya da davetli listesinde yer alan yüzlerce kişi arasına girmeye neden layık görülmemiş olabilirler ?... Bu kişiler, böyle dışlanmalarına yol açan ne tür suçlar (!) işlemiş olabilirler merak ediyorum ?... Acaba tek suçları görev aldıkları kuruluşlara Karabıyık Başkanın önerileriyle alınmış olmaları olabilir mi ?... Yok yok, bu tarz düşüncelerimi beynimin kıvrımlarından kovmak istiyorum !... Böyle bir nefret, bu tarz bir kompleks bir liderde olmaması gereken zafiyetlerdir ?... Ben yanlış düşünüyorum, sıradan senaryolar üretiyorum galiba ?... Mutlugil Başkan, kendisini yoktan var edip, Federasyon Yönetimine alan, sağ kolu olarak yetkilendiren, Balkan Voleybol Birliği Genel Sekreterliğine şahsi çabaları ve de forsuyla getiren kişiyi unutmuş olamaz ?... Olmamalı da ?... Bu arada Erol Ünal Karabıyık Başkanın çok şeyler bildiğini düşünüyorum... Ama susuyor ?... Bu tür polemiklere girmiyor ?... Sabrını da zorlamamakta yarar var hani ?... Camiamız derinden derinden yeterince kaoslar yaşıyor zaten ?...
Şunun şurasında 2 senecik kaldı ?... Göz açıp kapayana kadar geçer ?... 2 Sene kaldı derken, yanlış anlaşılmasın, 2016 Rio'yu kastettim ?... Siz ne zannettiniz ?...
Mutlugil Başkan'ın gazeteye vermiş olduğu ifadeyi pek etik bulmadığımı belirtmek istiyorum... Bu ifadeden ben, sanki Karabıyık Başkanın yalan söylediği, bir daha bunu tekrarlarsa (!) kargonun teslim makbuzu ile yalanını ortaya çıkaracağını ima ettiği sonucunu çıkarıyorum...
Kafama takılan ve doğru olmayan bir açıklama bölümü de, Mutlugil Başkanın, Karabıyık Başkanın kadrosuna dahil edilip, çalıştığı süreyi 6 yıl olarak telaffuz etmesi....Notlarıma baktım, eski yazılarımı inceledim, Karabıyık Başkanın, 2. Başkanlık döneminde kadrosuna aldığı Mutlugil'in, iddia ettiği gibi 6 yıl değil, 20 Kasım 2008 - 02 Ekim 2012 arasında sadece 3 yıl 10 ay 18 gün çalıştığını saptadım... Ayrca, Mutlugil Başkanın kültürüne sahip bir kişinin kabul etmediği (!) vefasızlığın Genel Kurul öncesi nerelerde, nasıl başladığını, sonrasında da nasıl devam ettiğini en iyi bilenlerdenim ?... Müsaadelerinizle burada frene basıyorum...Vefa ve saygı konusunda Mutlugil Başkanı, kusura bakmasın ama, bu davranış zinciri halkalarında pek samimi bulmuyorum ?... Türk voleybolunun yönetimi, yani patronluğu emanet edilmiş bir lider bence bir dakikasını feda edip (!), telefonla Karabıyık Başkanı aramalı, konuyu duyduğunu, aslında davetiye gönderildiğini ancak ulaşmamış olabileceğini ifade etmeli, üzüldüğünü bildirip gönül almalıydı ?... Yani doğrusu buydu ?... Hazır telefon sözcüğünü etmişken bir önemli vurgulama daha yapmak istiyorum... Düğün davetiyelerinin bile üzerine davet edilen kişi/kişilerin isimleri yazılır ?... Bu, kişiye verilen saygıyla eşdeğerdir... Gördüğüm kadarıyla davetiyeler herkese boş gönderilmekte ?... Ayrıca bir Federasyon Başkanının, listesindeki kişilere davetiyelerini kapılarına kadar bile yollamış olsa, teker teker arayarak veya aratarak bu davetini sözlü olarak tekrarlaması da bir kibarlık gereğidir ?... Üstelik çok fazla bir zamanı da yaşantısından ve görev mesaisinden alıp götürmez ?...
Federasyonumuzun, 03-07 Ocak 2013 tarihlerinde (2012 Genel Kurulu sonrası ilk resmi Milli Takım organizasyonu) Ankara'da ev sahibi olduğumuz Yıldız Erkekler Avrupa Şampiyonası Grup eleme maçlarına Karabıyık Başkanı davet etmediklerini çok iyi biliyorum... O zaman bunu köşemde yazmıştım... İşte Mutlugil Başkanın bu son açıklamasında söz ettiği protokol tribününe davet, bir kez ve o zaman diliminde, yani davet edilen 300 kişi arasına Erol Ünal Karabıyık Başkanın dahil edilmediği (!) turnuvada olmuştu... Balık hafizası olanlar için hatırlatmamda yarar var !... Şimdi, lütfen kendinizi bir an Erol Ünal Karabıyık Başkanın yerine koyun... Bir organizasyona davet edilmediğiniz halde voleybol tutkunuz sizi tetikliyor, eşinizle birlikte salonun yolunu tutuyor, kuyruğa girip biletinizi alıp içeri giriyorsunuz ?... Tribünde oturuyorsunuz... Seçimler sonrası ilk kez federasyon tesislerinden birisine, hem de kendi eseriniz olanlardan birine ayak basmışsınız ?... Gören sporcu, antrenör ve tanıyanlar yanınıza gelmiş sizi sarıp sarmalamışken, çiçeği burnunda Federasyon Başkanı Özkan Mutlugil lütfedip (!) sizi protokole buyur ediyor ?...
“Orada olmam eğer gerçekten samimi olarak düşünülse ve istense, bir davetiye de bana gönderilirdi ?...” diye düşünmez misiniz ?... Gidip de bu şartlarda Şeref Tribününde oturur musunuz ?... Bunu bir onur ve gurur meselesi yapmaz mısınız ?...
Böyle bir olay yaşanmışken, nasıl oluyor da Mutlugil Başkan, pişkince Karabıyık Başkanın söz konusu tercihini, onun seyirci içinde maç izleme merakı olarak izah edebiliyor, hem de Şeref Tribününe davet ettiğini söyleyerek ?...
Ben de olsam, artık o protokol tribününe asla oturmam !... Paşalar gibi beni seven, sayan, kıymetimi bilen, benle kucaklaşan sevenlerimin, voleybolseverlerimin yanına otururum...İşte onurlu Karabıyık'ın yaptığı da bundan ibarettir ?...
Özkan Mutlugil Başkan, voleybol ailemizin büyümesinden söz ediyor ?... Voleybol ailesini büyütmekten (!) söz ederken vefa ve saygı olgularından uzak yapılanları hep birlikte izliyoruz... Allah aşkına şu büyümeyi bana Başkan bir izah etsin, nasıl büyüyoruz ?... Ben pek göremiyorum da ?...
Türkiye'yi uluslar arası kuruluşlarda temsil eden bir avuç insanımız var... En başta Sinem Mavili (CEV As Başkanı), Ümit Sokullu (FIVB Hakem Komisyonu Üyesi), Nihat Ermihan (CEV Hakem Komisyonu Üyesi), Nejat Sancak (FIVB ve diğerleri... Şimdi soruyorum, Federasyonumuz, voleybol ailesini büyütürken (!) acaba bu kişilerden hangilerini bu ve benzeri organizasyonlara resmen davet etmiştir ?... Ya da davetli listesinde yer alan yüzlerce kişi arasına girmeye neden layık görülmemiş olabilirler ?... Bu kişiler, böyle dışlanmalarına yol açan ne tür suçlar (!) işlemiş olabilirler merak ediyorum ?... Acaba tek suçları görev aldıkları kuruluşlara Karabıyık Başkanın önerileriyle alınmış olmaları olabilir mi ?... Yok yok, bu tarz düşüncelerimi beynimin kıvrımlarından kovmak istiyorum !... Böyle bir nefret, bu tarz bir kompleks bir liderde olmaması gereken zafiyetlerdir ?... Ben yanlış düşünüyorum, sıradan senaryolar üretiyorum galiba ?... Mutlugil Başkan, kendisini yoktan var edip, Federasyon Yönetimine alan, sağ kolu olarak yetkilendiren, Balkan Voleybol Birliği Genel Sekreterliğine şahsi çabaları ve de forsuyla getiren kişiyi unutmuş olamaz ?... Olmamalı da ?... Bu arada Erol Ünal Karabıyık Başkanın çok şeyler bildiğini düşünüyorum... Ama susuyor ?... Bu tür polemiklere girmiyor ?... Sabrını da zorlamamakta yarar var hani ?... Camiamız derinden derinden yeterince kaoslar yaşıyor zaten ?...
Şunun şurasında 2 senecik kaldı ?... Göz açıp kapayana kadar geçer ?... 2 Sene kaldı derken, yanlış anlaşılmasın, 2016 Rio'yu kastettim ?... Siz ne zannettiniz ?...
........Ama belki siz büyüttüğünüzü düşündüğünüz voleybol ailesinde Erol, Nihat, Sinem vb. de olmayıversin, eksik olsun diyorsunuz. Hatta nasıl bezdirir, bilet alarak bile gelmelerini nasıl engelleriz, diye düşünüyor olabilirsiniz. Korkarım bu gidişle bunu da becerirsiniz. Sonra da, Allah gecinden versin, arkasından ağıtlar, methiyeler dizer; hatta ağlarsınız. Veli Yalçın
Sayın hocam sizi takip etmeye başlayalı çok uzun zaman oldu.Sadece mevcut federasyona ve ortama değil daha önceki fdr.ve ortamlara eleştirileriniz oldu.Bunların bazıları hoşumuza gitti bazıları inandığımız insanlara olduğu için hoşumuza gitmedi.Allah aşkına şöyle etrafınıza bir bakın Voleybolda sadece inandıklarını yazan kaç kişi kaldı.Allah size ömür verdiği sürece inandıklarınızı yazın bizim hoşumuza gitse de gitmese .Allah yolunuzu açık etsin voleybol basınının son kalesi
Sayı Serkan Yılmaz, Uzun yazınızdan, değindiğiniz konulardan ve de üslubunuzdan dolayı hemen hemen her şeye sanki ben değinmeden vakıf olmuşsunuz ?... Hassasiyetiniz ve yorumlarınız için teşekkür ediyorum... Başta buyurduğunuz gibi herkes gibi, doğanın değiştirilemez kuralı, yaşımız ilerliyor, doğru... Ancak yılların bir voleybol adamı olarak heyecanımı yitirmem asla söz konusu olamaz ?... Sizin de, herkesin de bildiği, Hasan Uğur Epirden yazılarında devamlı eleştiri yapıyor ?...Çok objektif bir şekilde düşünecek olursak, ortada yanlışlar veya iyi gitmeyen bir şeyler varsa tabii ki eleştirilmeli... Yazılarımda yanlışlar, iftira, hakaret varsa, yani bir başka değimle kırmızı çizgiyi aşıyorsam, cevap hakkı kullanılır, (Kesinikle yayınlarım...) dahası suç unsuru da varsa Türk Mahkemeleri ne güne duruyor ?... Amacım daima doğruları savunmak, yanlışları da ortaya koymaktır... Ben muhabir değil, köşe yazarıyım... Bu konuda da 44 yılımı devirmişim ?... Devamı pazartesi köşemde olacak... Sevgierimle...
Alpayın güzel şarkısı Eylül de gell..
Sayın Epirden açıkça ifade etmem gerekir ki yaşlandığınızı,heyecanınızı kaybettiğinizi, yorulduğunuzu yada voleybolda her şeyin mükemmel gitmeye başladığını düşünmeye başlamıştık. Yazılarınızın ritmi düşmüştü sanki. Spor federasyonlarında yolunda gitmeyen şeyler nerelerde konuşulur ve ses getirir; Genel Kurullarda basın toplantılarında veya sizin gibi yolunda gitmeyen şeyleri anında tespit edip yazanların yazılarında. Futbol branşında böyle br sorun yok. Basının ilgisi fazla onlarca yorumcu ve eleştirmen var. Peki ya voleybol ? Sayın Epirden yanlışları görecek eleştirecek , voleybol kamuoyu bunları öğrenecek ,konunun muhatapları yalan yanlış cevap verecek,, bizde bunları VoleybolX ten okuyacağız ,Voleybol da yolunda gitmeyen bir şeyler olduğunu öğreneceğiz. Başka alternatif yok .Siz görüp yazacaksınız yada her şey yolunda sanılacak. Yazınızın içeriğine değinmek gerekirse ;Efendim bu yeni bir şey değil .Sayın Ünal KARABIYIK’ ın izlerini silene kadar yada kendileri gidene/gönderilene kadar devam edecek . Sayın Mutlugil’ in samimi olduğunu düşünelim. Bu tip organizasyonları yapmanın oldukça zor olduğunu tahmin edebiliyoruz. Dolayısı ile organizasyon sahibinin bu konuları atlamasının hafifletici tarafı da olabilir. Herkes bu işi iyi yapamayabilir. Bu işin ayrı bir beceri istediği kesin. Ekip olarak ele alacak olursak bunu yapması gereken insanlar mutlaka olmalı yada profesyonel yardım alınmalıdır. Ekibinizin diğer üyeleri ,onlar neden yapmazlar yada yapamazlar? Şimdide bir an için onların iyi niyetli olmadığını düşünelim. Kasten yapmadıklarını değerlendirebiliriz. Bu değerlendirmeden şunu çıkarabilir miyiz ?Sıranın kendilerine geleceği ümidi taşıyor olabilirler mi. Federasyon başkanlıklarına atama ile gelinebiliyor ya bazen . Aynen bürokraside olduğu gibi. Müsteşar gitsin, genel müdür gitsin ben atanayım gibi. Ülkemizin en seçkin kulüplerinin tercih ve düşünceleri etken olmuyor ya bazen .Bütün kulüplerin ve delegelerin desteğini alabilir miyim kaygısı olmuyor ya .Benim arkamda şu var bu var gibi. Bir kişi istediğinde gerçekleşiyor ya bazen. Sizin de bahsettiğiniz gibi ,Sayın KARABIYIK’ın yapımında kimsenin inkar etmediği Tesislerde faaliyet yapıp aynı anda inşallah gelmez diye duamı ediyorlar acaba ?. Yine ifade ettiğiniz gibi vefalı voleybol camiasının büyük bölümü sayın Karabıyık’a sevgi gösterilerinde bulunuyorlar. Kendisin gösterilen ilgi 0nları kaygılandırıyor mu acaba ? Bazen Erol başkan olmasa Voleybolu ne kadar güzel yönetirdik diyorlar mı acaba. Aslında haklılar galiba bir bakıma ilgi görme konumunda onlar iken eski başkan ilgi görüyor. Asıl Kaygı duymaları gereken olası bir görev değişikliğinde kendilerine nasıl davranılacak. Ben voleybolun emekçisi olan sporcuların onları asla Erol başkan gibi görmediğini düşünüyorum. Sayın Mutlugil ve yönetiminde Erol Başkanın babacan tavrını ,fedakarlığını tüm camiayı saran yüreğini göremediklerini düşünüyorum. Nitekim onları oraya atayanın sadece soyadı kaldı. Kimse adını ve yüzünü hatırlamıyor . Sayın hocam bir çok şey yazmışsınız bir yöneticide olması gereken özelliklerle ilgili .Burada bir çift sözde Erol Başkana söylemek lazım . Nasıl kişileri nerelere getirmiş ya da gelmesine yardımcı olmuş. İnsan birinde ikisin de yanılır , bu kadarında mı yanılır Erol başkan. İnsanları hayal bile edemeyecekleri yerlere taşıdınız aşk olsun size de.
Sayın Hasan hocam Sayın Sinem Maviliyi Sayın Nihat Ermihan Sayın Ümit Sokullu yu Sayın Erol Ünal Karabıyık tarafından aday gösterilip aday olmaları sağlanmış. Daha başka Erol Ünal Karabıyık a selam veren hakemler yanına giden hakemler maç alamıyorlarmış. Yazdıklarınız söylentileri tamamen doğruluyor . tebrikler
Kargoya verdim iş bitti.Nasıl bir mantıktır bu..Ünal başkana ayıp olmuş.Eylül ayında kongre var rüzgar tersine dönebilir.Özkan Mutlugilin Türk voleyboluna verebileceği bu kadardır. Görev süresi dolmuştur........
Ünal başkana çok büyük saygısızlık yapılmıştır.En azından eski başkanlara bu davetiyeler elden teslim edilebilirdi.Kargoya verince iş bitti zannediyorlar.Gelen gideni aratır sözü bir kez daha doğrulanmış oldu..