AYNALAR BAZEN YANILTIR...Aynalar aslında hep karşılarındakileri oldukları gibi gösterirler...Karşılarındaki neyse odur yansıttıkları...Ancak bazı çok özel (!) kişiler bu kuralı bozarlar...Bakarlar ama, ona ihanet edercesine, sadece çizdikleri (!) sanal şahsiyetlerini (!) görürler...Yani bakmakla görmek arasında psikolojik bir sendrom batağı içine girerler...Kapasite zafiyetlerine karşın çevrelerindeki ucuz yalaka şahsiyetlerin dolduruşuna gelip, sanal bir üstatlaşma evrimidir (!) bu yaşadıkları ?... Bu vahamet, pek süslü (!), bol sıfatlı, şaşalı kartvizitlerine de yansır ?...Etrafınıza baktığınızda bu muhteremleri (!) tespit etmeniz çok da zor değildir ?... Sporda, sanatta, politikada, ticari hayatta, kısacası tüm meslek dallarında bu tipler kol gezmekte, yol kesmektedirler...Huylarına, sularına gittiniz mi, hele bir de poh pohladınız mı, sizlerden daha iyisi yoktur ?... Hele bir de onlar öksürdüğünde, “Beyefendi öyle ne güzel öksürüyorsunuz ?...” aksırıp, tıksırdıklarında, “Valla efendim, hayatımda sizden daha yi hapşıran görmedim ?...”, çalıp, çırptıklarında da “Aman efendim, bu işi ne kadar zarif, kibarca yapıyorsunuz, hayranınız olmamak elde değil ?...” gibi içten (!) iltifatlarınızla onları yüceltip (!), gaza getiren birisiyseniz değmesinler avantalarınıza, forsunuza ?... Bu haftaki yazıma, hele hele “Cumbaba” seçimleri hengamesinde neden böyle bir giriş yaptığımı merak edenleriniz olabilir ?...Ancak içinizde, yaptığım bu derin kimlik (!) tanımını anlayamayanlarınız, anlayıp da özümsemek (!) istemeyenleriniz parmakla sayılı bile olsa maalesef mevcut ?...Bir kıyak yapayım, onları rehavet ve havlet (!) uykularından uyandırmaya çalışayım dedim ?... Fena mı düşündüm ?... DÜZEN VE GÜVENLİK MAÇLA BAŞLAYIP, MAÇLA BİTMEZ !... Federasyonumuz, tüm Başkanlarımız dönemleri dahil, bir işi çok iyi yapıyor... Uluslararası Turnuvalar, büyük şampiyona organizasyonları... Özellikle Erol Ünal Karabıyık Başkan zamanında yapılan büyük çağdaş salonlar sayesinde ülkemiz, başta Ankara, İstanbul, İzmir ve Bursa, Samsun olmak üzere voleybolda cazibe merkezi haline geldi... Ekonomik darboğazların vurduğu dünya ülkelerinin aksine, büyük sponsorlarıyla ve hatırı sayılı bütçesiyle Türkiye Voleybol Federasyonumuz bu tip büyük organizasyonları, voleybol sevgisi ve ilgisi doruklarda gezinen hayal şehirleriyle gerçekten imrenilecek ev sahipliği yapmakta... 2 Hafta üst üste, maddi ve manevi yaptırım gücüyle ve de imaj gücüyle Federasyonumuz Grand Prix Bayanlar ilk 2 ayağına Ankara'da ev sahipliği yaptı... Malum sebeplerden dolayı bu maçları evimde, televizyonumdan, yayıncı kuruluşun bahşettiği (!) görüntüler ve de şimdilik susma hakkını kullandığım (!) anlatımla yorumlar oranında dikkatle seyrettim, notlar aldım... Sıkça da salondan arandım, ek bilgilere sahip oldum... Geçen hafta çok şikayetler oldu... Genel şikayet, salon koridorlarında görevleri olmayan kişilerin cirit attığı yönündeydi...Ancak bunun çok daha vahimi özellikle her zaman olduğu gibi, takımımızın maçları sonlarında yaşandı... Sözüm ona, onca güvenlikçi ve resmi/sivil emniyet mensubuyla alınan güvenlik tedbirlerine (!) karşın sahanın içi bir anda gene ana/baba gününe döndü... Kimin eli, kimin cebinde belli değildi ?... Bunu geçen hafta tüm çarpıcılığıyla yaşadık... Muhteşem Ankara seyircisinin maçlara ve özellikle takımımıza katkısı tartışılamaz... Ama maç heyecanı ve taşan coşku ile çoğu sahanın içine girerek gene sorunlar yaşattılar... Bu tablo ne mutlu ki bu hafta pek yaşanmadı... En azından yayınların sonuna kadar görüntülerde yoktu... Öğrendiğim kadarıyla geçen hafta büyük tepkiler alınmış, şikayetler olmuş... Bu hafta büyük önlemler alınmış belli ?... Bundan sonrası da bu konuda hassasiyet gösterileceğini umuyorum ?... Zira sahayı işgal edenler (!) topuklu ve ökçeli ayakkabılarıyla zemine büyük zarar vermekteler... Bu arada Allah korusun, niyeti bozuk birileri bir sporcuya taciz girişiminde, daha da ileri giderek örnek vereyim, birisine fiili saldırıda bulunsa bunun hesabını kim, nasıl verebilir, altından nasıl kalkabiliriz ?... Organizasyonların salona ait kısmı, ön hazırlığı ve sonrasında temizliği kadar, ilk girişten, son çıkışa dek önemlidir, ciddi disiplin ve güvenlik gerektirir, bu asla unutulmamalıdır... GRAND PRIX 2. AYAK MAÇLARI...Aynı gün, maçlarımızdan sonra kaleme alınmıştır...1. GÜN :İlk maçta Sırbistan, geçen hafta 3-0 yendiği Almanya'ya bu kez 3-0 yenildi... Guidetti'nin mükemmel kenar yönetimine karşı Sırp koç Terzic show yapmaya kalkınca takımını oyundan düşürdü...Dünyanın hiç bir yerinde, hiç bir maçta bir koç setin başında sayılarda 0-1 geri düşünce mola almaz !... Bu yüzden şowman Terzic 2. sette o molanın derin sancısını çekti...Almanya'yı bu maçta çok beğendim... Özellikle pasör Apitz'in oyun kuruculuğundaki dört dörtlük oyunu galibiyette büyük rol oynadı... Gelelim Dominik Cumhuriyeti maçımıza...İki takımı maç öncesi birbiriyle tarttığımda sıkıntılı ve tehlikeli bir maç olacağını hissettim... Hele hele çok bilmiş otoritelerin maçı oynanmadan hanemize 3 puanı yazmaya kalkmakta olduğunu görünce niye yalan söyleyeyim, irkildim, ürktüm...İlk seti 9 sayı geriye düşmesine rağmen çevirmeyi bilen, 2. seti o moral ve hızla alan takımımız 3. setten itibaren durdu... Seyircinin desteğine rağmen ünlü koçumuz (!) Barbolini'nin maçı sadece seyretmesi, kötü gidişi çevirecek akıllı hamlelerde bulunamayışı, basit değişikliklerle kendini ve voleybolseverleri kandırmaya çalışması (!) kapasitesizliğinin açık bir göstergesiydi... Rakip koç Markos Kwiek yırtındı, her türlü alternatifini denedi, kızlarıyla beraber oynadı (!) ve bizimkine fark attı... Sultanlarımızın ilk 2 set oyuna kendi gayretleriyle asılmaları olmasa maçı 3-0'la yitirirdik ?... Çünkü 2 koç arasındaki fark 3-0'lıktı... Takımımız hala etkili servis atamıyor... Smaç servis kullanan yok !... Resmen köreltilmiş, bu konuda özgüvenleri ellerinden sökülüp, alınmış, smaç servis kullanmaları yasaklanmış sanki ?... Böyle olunca da rakip takıma rahat oyun kurma ve etkili hücum etme şansı veriyoruz... 2 Numaramız, (Orta oyuncularımızın tek ayak dolanarak yaptığı hücumları saymazsak), blok dahil, file önünde en ıssız (!) bölgemiz... Pasörümüz Asuman çok gayretli ama hala bu seviyede bir takım için tam yeterli olduğunu söyleyemem... 2 Haftadır formda Naz'ı ve dünya starımız, gününde Neslihan'ı arıyor gözler... Bu maçta Gözde Rusya maçında olduğu gibi gene tutuktu... Tek başına kalan Neriman'ı zaman zaman Bahar ve Kübra devreye girerek rahatlatmaya çalıştılar... Ama yetmedi... Takımımızı artık tüm rakipleri ezberlemiş, çözmüş durumdalar... Nereden hücum geleceğini, zaaflarını iyi çalışmış oluyorlar... Çünkü takımımız ilkel oynatılıyor... Taktik bir değişkenlik yok !... Maçın yıldızı 5 yıldızlık bir mücadele veren, inanılmaz defans topları çıkaran, takımımızı ayakta tutmaya çalışan liberomuz Gizem'di...Güldeniz'in katkıları inkar edilemez ama o da file önünde sonuç elemanı değil ?... 3. setten itibaren kızlarımızın yüzleri düştü... Güven ve inanç zafiyeti başladı... Yakın plan çekimlerde bunu çok net gördüm... Yakın plan diyorum da, molalarda ünlü koçumuz Barbolini ile sporcularımızın arasındaki iletişim soğukluğunu da gördüm... Ona ferini yitirmiş gözlerle bakıyorlardı... 2-0'ı yakaladıktan sonra maçın bu denli tersine dönmesinin en büyük sorumlusu tartışmasız ünlü koçumuz Barbolini'dir... Umuyorum bu fiziksel ve mantal yorgunluk yarınki ve pazar günkü maçlarımıza yansımaz ?... Barbolini dezavantajına rağmen kızlarımızın her zamanki özverilerileri ve güçleriyle Sırbistan ve Almanya maçlarını zor da olsa, 3'er puanla kapatacaklarına inanıyorum...Hepsine üstün başarılar diliyorum...Ankara seyircisi yarın ve pazar günü salonda boş yer bırakmamalı... 2. GÜNAlmanya'nın gerçek kimliğini bulan Dominik Cumhuriyeti karşısındaki 3-2'lik galibiyei sonrası, Sultanlarımız Sırbistan karşısına çıktı...Çok iyi niyetli olan ve yorgunluklarına rağmen ellerinden geleni yapmaya çalışan ancak tutukluluğunu üzerinden gene atamamış gözüken kızlarımız ünlü koçumuz (!) arbolini'ye rağmen maçı zor da olsa 3-2 kazanmayı bildi... Ancak maçı takımımız mı aldı, yoksa rakibi mi verdi tartışılır ?... Bugünkü maçta en büyük şansımız, rakibimizin showmen koçu (!) Terzic'ın takımı galibiyete doğru 3 puanlık bir yolda giderken, haklı olduğunu düşündüğüm hakem yanlışlarında, itirazlarını, el kol hareketleriyle süslediği (!) teatral mimiklerini lüzumsuz yere uzatması 4. sette sarı kartın sonrasında büyük bir iştahla (!) kırmızı kart görerek takımımıza sayı kazandırarak önünü açması, dahası takımının maç konsantrasyonunu yerle bir etmesiydi... 5. sette rekor sayıda hata yapan rakibimiz, buna rağmen maç servisi attı... Bu sıkıntılı sayıların psikolojik yükünden sıyrılmasını bilen kızlarımız seti oradan çevirerek 1 puan kayıpla da final şansını sürdürmeyi başardı...Maçın tek cümleyle özeti ; Barbolini'ye rağmen Terzic sayesinde maç kazanıldı... 3.GÜN :Günün ilk maçında, bizi mağlup ederek tek galibiyetini alan Dominik Cumhuriyeti, zor da olsa, yukarıda yorumladığım şekilde galip geldiğimiz Sırbistan karşısında tutunamayıp 3-0 mağlup oldu... Yani sadece bizim maçta yüzü güldü... Bize ne kadar teşekkür etse (!) yetersizdir ?... Gelelim Almanya maçımıza...İlk 2 günün sarsaklığını üzerinden atmış, tüm genel yorgunluğuna rağmen sahada diri mücadele eden takımımızı bugün beğendiğimi ifade edebilirim... Bunda salonda tek bir boş yer bırakmayan muhteşem Ankara seyircisinin, onları ay-yıldızlı tişortlarla ve binlerce bayrakla havaya sokan, müthiş bir tablo yaratan sponsorumuzun da hakkını teslim etmek gerek...Bu arada hak ettiğimiz bu önemli galibiyetimizi küçümsemeden, bir saptama yapmak istiyorum... Artık bizlerden bir kişi olarak gördüğümüz, koçluğunu takdir ettiğimiz damat bey Guidetti'nin kazandıkları 3. setten itibaren had safhaya varan, el kol işaretleri, elindeki not klasörünü bençe fırlatmasına kadar varan, çirkin maniyerlerle desteklediği (!), kırmızı kartı hak ettiren şımarık, sportmenlik dışı hareketleriyle, 4. sette elinin tersiyle takımını fütursuzca dışlaması, molalara girmemesi, kısaca vazifesini yerine getirmemesi takım oyuncularının motivasyonlarını yerle bir ettiği gibi bizlerin ekmeğine de tereyağı sürdürdü...Ayıplıyorum... Ünlü koçumuz, hala ideal altısını bulabilmiş, kadro tespitinden elindeki oyuncu potansiyelini tam hakkını vererek değerlendirebilecek seviyeye, oyunu çevirebilecek zekaya ve hamlelere erişebilmiş değil ?... İlk 2 gün kaybedilen 3 puanı inşallah gelecek hafta, Rusya'daki 3. ayak sonunda aramayız ?... Eğer Japonya'daki finallere katılma hakkını, 3 ayağın ikisini evimizde oynayarak, Japonya'yı (3-0), Amerika Birleşik Devletleri'ni (3-2), Rusya'yı (3-2) yendikten sonra, bu denli avantaj yakalamışken, kaybedersek bunun birinci derecede sorumlusu tartışmasız Barbolini ve onu göreve getirenler olacaktır... Kısacası Barboliniye ve Naz, Neslihan, Eda başta olmak üzere eksiklerimize, pasör çaprazı zafiyetimizle 2 numaradan, arkaya tek ayak dolanan orta oyuncularımız dışında hücumda varlık gösterememize rağmen ilk 2 hafta sonunda puan cetvelinde 2. sıraya oturmuş olmamızla elde ettiğimiz avantaj 3. ayak öncesi Japonya'daki finaller ve sonrasında İtalya'daki Dünya Şampiyonası finalleri için bizleri oldukça umutlandırdı... Ancak önümüzdeki hafta Rusya'da oynanacak olan son turnuvada Rusya ve İtalya çok ciddi rakiplerimiz olacak... Her ne olursa olsun orada tekrar ilk maçta karşılacağımız Almanya'yı 3 puanla geçmemiz şart olacaktır... Sonrasında da en az 1 puan çıkarmamız şart ?... Takımımıza başarılar diliyorum... Haftaya tekrar, köşemde yorumlarımla, keyif içerisinde buluşmamızı temenni ediyorum... BU HABER DOĞRUYSA ÇOK ÜZÜCÜ... Habertürk Gazetesinin 06.08.2014 günkü baskısında koca puntolarla, Ali Öcal imzasıyla yayınladığı haber çok tartışılmaya başlandı... Koca puntolarla "ESKİ BAŞKANA VEFASIZLIK BAŞARIYA GÖLGE DÜŞÜRDÜ..." haberinde, Türk voleyboluna büyük katkılarda bulunan bir önceki Başkan Erol Ünal Karabıyık'ın Grand Prix maçlarına davet edilmediği, maça eşi ve torunuyla kapıdan sıraya girip, bilet alarak girdiği, Gençlik Spor Müdürlüğü Yönetmeliği gereği Protokolda en önde yeri olmasına rağmen maçları halkın arasında, tribünden izlediği vurgulanmış ?... Çok üzüldüm... Bu saygısızlığın ötesinde vefasızlıktır...Dahası zaten söylenmiş, kulislerde de yoğun biçimde yankılanıyor... Federasyonumuzdan, değerli yöneticilerinden bu konuda zarif bir bilgilendirme rica ediyorum... Ama sanırım gene Başkanımız, kaşlarını çatarak, “Biz kimleri davet edeceğimizi, nereye oturtacağımızı biliriz !...” diyerek nezaketle sorduğumuz bu doğal sorumuzun cevabını azarlama modunda (!) verecektir ?... Tıpkı benzerini şahsıma, Halkbank'ın “Final Four”unda, Ankara'da 2 eski Başkanımızın benzer konuda mesajlarını kibarca zatı alilerine iletmeye çalıştığım anda olduğu gibi ?... Onu üzmemek ve sinir katsayısını yükseltmemek için, ağzımıza fermuar takacak, kalemimizi kıracak, klavyemizi kilitleyecek değiliz ?... Nazik insanlar, hele hele bulundukları camiaların liderleriyseler, merak edilip sorulan sorulara açık ve net bir şekilde cevap verirler, “O kim ki ben ona cevap vereceğim ?...” aymazlığı içine girmezler, nazik bir üslupla cevap verirler, o oranda da saygı görürler ?...Bilmem anlatabildim mi ?... BİR VEFASIZLIK DA MEHMET ÇELEBİ'YE...Mehmet Çelebi ve yol arkadaşı Pala Rıfat...Tam 31 yıldır Burhan Felek salonunda kendilerine tahsis edilen, çok yönlü hizmet verdikleri büfeleri ellerinden alındı...Tüm voleybol camiasının açlığını ve susuzluğunu gideren birer aile ferdi olan Mehmet ve Rıfat dostlarımızın özellikle duygularıyla ve güleryüzleriyle damak tadına lezzet kattıkları “Amerikanlı Sosis”lerini yemeyen, yiyip de müptelası olmayan saanırım bir kişi yoktur... Buna o tahliye kararını alanlar dahildir ?...Tabii ki salon büfeleri Federasyonumuz için birer gelir kaynaklarıdır ?... Buna kimsenin itirazı olamaz !... Ancak üç kuruşluk bir fark için 31 yıllık bir hizmeti görmezden gelerek kenara atmak, bu canımız ikiliyi dışlamak, kısaca trilyonlar içerisinde yüzerken, hovarda masraflar yaparken, böylesine çok özel bir konuda kuruş hesabı yapmak Federasyonumuza yakışmaz !...Bu yanlışın bir yerinden dönülmelidir... Camiamız, yani ailemiz böyle ucuz vefasızlıkları hazmedemeyecek kadar duygusal, tartacak kadar da bilgili ve tecrübe donanımlıdır...Arda Yolaç oğlumuzun açtığı kampanyaya bir çok dost gibi bende katıldım, göğsümü gere gere imzamı attım... Umuyorum, sizler de bu yanlışlığın karşısında, Mehmet ve Rıfat canlarımızın yanında olacak, onlara gereken manevi desteği esirgemeyeceksiniz ?...Böyle üzücü müdahaleler kolay kolay unutulmazlar... Umarım bu davranış biçimi hoşgörü ve vefa duygularıyla düzeltilir, o kategoriye kazınmaz ?... Umarım ?...Mehmet Çelebi'ye destek vermek için lütfen aşağıdaki limke girerek imzalayınız...http://www.change.org/petitions/mehmet-%C3%A7elebi-burhan-felek-e-d%C3%B6nmeli-mehmet-%C3%A7elebi-tekrar-burhan-felek-e?utm_medium=email&utm_source=notification&utm_campaign=new_petition_recruit#share
Diğer Haberler
11 Ağustos 2014 - 10:22
Güncelleme: 11 Ağustos 2014 - 11:29
AYNALAR BAZEN YANILTIR
Sitemizin köşe yazarlarından Hasan Uğur Epirden'in yeni yazısı "AYNALAR BAZEN YANILTIR..." yayında...
Diğer Haberler
11 Ağustos 2014 - 10:22
Güncelleme: 11 Ağustos 2014 - 11:29
sizde artık şu barbolini takıntınızdan vazgeçin tamam benımde favori koçum değil ama sonuçta bu adam italyayı avrupa şampiyonu yapmış deneyimli bir antrönör ne yapsa beğenmeyip birde makarnacı diye küçümsediğiniz bu kişi her iki etepta da bizi öyle yada böyle birinci yapmıştır birazda hakkını teslim edelim değilmi? sizin gibi bir duayenede bu yakışır.