Geçtiğimiz hafta çarşamba günü Voleybol Federasyonu göreve geldikleri günden bu yana geçen süre de çalışmalarını ve ileriye dönük planlarını içeren bir bilgilendirme toplantısı yaptı.
Basın toplantısı ayni gün sitemizde yayınlandı. Mutlaka okumuşsunuzdur. Onun için burada tekrarlamayacağım.
Ancak sunumda; "Fabrika Voleybol" projesinde iyi bir noktaya geldik. Bu projeyi Türk voleybolunun geleceğine ilişkin en büyük yatırımımız olarak görüyoruz. Bugün itibarıyla bin sayısını bulduk. Ama gelecek yıllarda 10 bin civarı ve belki de daha üst sayıda çocuğumuza ulaşmış olacağız.
- Antrenör eğitim talimatının, milli sporcuların aktif sporculuk yaşamından sonra da voleybolun içinde kalmasını teşvik etmek üzere, antrenörlük kurslarına katılımlarını sağlayacak şekilde revize edildi.
- FIVB ve CEV'in birkaç senedir denediği hakem görüntülü destek sistemini bu sezon play-off maçlarından itibaren kullanılmaya başlanacak.
- Kulüpler için İddaa dan ortalama yıllık 19 milyon lira kaynak yaratıldı.
Konuları ilgimi çekti.
TATİL İYİ GELMEDİ
Liglerimize verilen yaklaşık 20 günlük ara özellikle Avrupa Kupalarına bakıldığında bize hiç iyi gelmedi. 2014 de gümbür gümbür giden takımlarımız, yeni yılla birlikte beklenmedik yenilgiler aldılar.
“Tamam CEV ve Challenge Kupaların da maçlar sertleşti, onun için yenilgilerde başladı” diye düşünülebilir ama İstanbul B. Belediyesi'nin, İlbank'ın evinde, Şampiyonlar Ligi'nde Eczacıbaşı VitrA'nın daha önce deplasmanda yendiği Volero Zürich'e Burhan Felek de hem de 0-3 yenilmeleri, Arkas'ın Polonya da Zaksa dan set alamaması hepimizi şaşırttı.
Tabi ki bu sonuçlar soruları da peşi sıra getirdi. 20 günlük tatil de bu takımlarımız ne yaptılar? Ya antrenör ve oyuncularımız bu sürenin büyük bir bölümünü dinlenerek geçirdiler, ya da oyunculara aşırı ağırlık antrenmanı yapıldı.
ECZACIBAŞI VİTRA DAN ŞOK YENİLGİ
Özellikle Eczacıbaşı VitrA'lı sporcuların maçta ayakları gitmedi. Yanlarına düşen toplara bile uzanamadılar. Sonuçta karşılaşmayı da kaybettiler.
Aslında özellikle turuncu- beyazlıların bu yenilgisi fazla bir şey ifade etmiyor. Yine lider kaldılar. Bundan sonra ki karşılaşmaları kazanıp grubu ilk sırada tamamlarlar. Ancak bizi Avrupa da galibiyetlere alıştırdıkları için sonuçtan çok oyunu yadırgadık.
Maçın bazı ayrıntılarına gelince; İlk set %62, iyi manşet %46 olmasına karşın Asuman, Fürst'e 4, Poljak'a ise sadece bir pas attı. Genelde De La Cruz'u (14 pas) topla buluşturdu. Bu pasları iyi de değerlendirdi. İşin ilginç tarafı; hücumda zaten takımın itici gücü olan bu oyuncusunun, zayıf tarafının servise karşı manşet olduğunu söylüyorduk. Ancak bu sette 13 kez topla buluştu, direk hata yapmadı, %77, iyi manşet %62 gibi çok yüksek değerlere ulaştı.
İkinci setten itibaren ataklarda ayakta kalsa da onunda manşeti bozuldu. Bu kez 4 pas alan Fürst de oyundan düştü. Poljak'a sadece 2 top atıldı. İlk sete oranla Neslihan biraz toparlansa da sonuç gelmedi.
Son sette De la Cruz, biraz da Fürst dışında diğer oyuncular ortalarda görünmeyince maçta gitti.
CAPRARA TUTULDU
Bu arada antrenör Caprara da takıma müdahale edeceğine seyretmeyi yeğledi. Asuman'ın yokluğunda pasör olarak Nilay'ı sahaya süren İtalyan, iyi gününde olmayan Asuman'ı bu oyuncuyla bir kez bile değiştirmeyi aklına getirmedi. Saha da kaybolan Larson yerine Esra'yı iş koptuktan sonra yani 3. sette durum 15-21'e geldiğinde değiştirdi. Tek yaptığı atak, Gözde'yi birinci ve ikinci setlerde kısa süreliğine oyuna almasıydı.
İlk sette turuncu- beyazlılar 18-13 öndeler. Topu Volero öldürdü: 18-14. Rakip antrenör önde ki kısa pasörünü çıkarıp, yerine uzun pasörü aldı. Servise Rabadzhieva geldi. Onun servisleri, bozulan manşetler, bloktan dönen toplar, hücum hataları derken birden 18-19 (6 sayı) oldu. Bizim teknik adamımız ise seyretmeye devam etti.
İkinci set iyi oynamıyoruz. Ancak sayılar başa baş gidiyor. 16-16 da Volero yürümeye başladı, bizden her hangi bir hamle yok ve 22-25.
3. sette 9-8 öndeyiz. İkinci teknik molaya 14-16 girildi. Yine durduk: 16-25.
Ayrıca ünlü antrenör her halde sporcularına kaçırmamak adına yumuşak servis atmayı önermiş ki manşette sıkıntılı olan Rabadzhieva bile %69, iyi manşet % 50, libero Popovic de % 82, yüzde 47 gibi değerlere ulaştılar. Öte yandan Bulgar oyuncu 32 top karşılarken, asıl sorunlu Mammadova ise sadece 8 kez topla buluştu. %50, iyi manşet %12.
DİĞER MAÇLAR
Setsiz kaybeden Belediye ile İlbank'ın şansı çok az. Arkas rövanşı evinde oynayacağı için en azından tur umudunu sürdürüyor. 3-0 veya 3-1'lik sonuçlar işi “altın set” e götürebilir.
Diğer ekiplerimiz için işler yolunda. Vakıfbank, İstanbul da yenildiği Cannes'ı Fransa da adeta dağıttı.
Fenerbahçe Grundig de bir başka Fransa temsilcisi Nantes'e adeta top göstermedi: 3-0.
Maliye Milli Piyango Bükreş de 3-2 kazanarak rövanşı çok avantajlı hale getirdi.
Galatasaray Daikin, Polonya da 2-3 kaybetti ancak İstanbul da tura uzanma şansını koruyor. Bu maçın bir başka ilginç yönü de Tauron da forma giyen pasörümüz Özge'nin rakibimiz olması. Onu seyretmek ilginç olacak.
Galatasaray FXTCR de Slovak ekibi Chemes'i 3-0 geçip, rövanş için avantaj yakaladı
Hatırlanacağı üzere Bursa Büyükşehir Belediyesi, evinde oynadığı iki maçta da Ukrayna temsilcisi Orbita'yı set vermeden aşarak yoluna devam ediyor.
BURHAN FELEK'DE BULUŞALIM
Bu başlığı niye attım? Çünkü salı günü Fenerbahçe, geçen yıl Şampiyonlar Ligi'ni kazanan Belogorie Belgorod ile Burhan Felek'te oynayacak. Çok iyi oyunculara sahip bu Rus takımı ile sarı- lacivertlilerin yapacağı mücadele bize üst düzey bir voleybol vadediyor. Kaçırmayın derim.
Tabi ki Ankara seyircisinin çarşamba günü Maliye Milli Piyango'yu, Perşembe İstanbullu'ların Vakıfbank ve Galatasaray Daikin'i, ayni gün İzmirlilerin Arkas'ı desteklemek için salonlara gitmesi takımlarımızın bir üst tura uzanmalarına yardım edecektir. Unutmayın...
DERBİ HAFTASI
Cumartesi erkeklerde Beşiktaş- Galatasaray FXTCR maçını izledik. Kaçan servislerin fazlalığı (Beşiktaş: 23, Galatasaray 18) ve 5. setin son sayılarında çizgi hakeminin kararının yarattığı tartışmalar dışında beklediğimiz gibi zevkli ve başa baş bir mücadele oldu.
Maça damgasını vuran 5. sette ki bu olaya kısaca değineyim. Sayılar 15-15. Galatasaraylı Hakan'ın servisi dip çizgiye çok yakın düştü. Çizgi hakemi topun içeride olduğunu işaret edince ortalık karıştı. Bu arada hakeme tepki gösteren Beşiktaş antrenörü Meftun'u baş hakem Cihat Fırıncıoğlu sarı- kırmızı kartla dışarı gönderdi. Bu gerginlik ve tepkiler maçın sonunda da devam etti. Güvenlik güçleriyle taraftarlar arasında itişmeler yaşandı.
Hakeminin kararının doğru olup olmadığını basın tribününde oturan bizlerde çizgiye yakın olmamıza karşın göremedik. Müsabaka bittikten sonra maçı anlatan NTV den Mehmet Sevinç'i telefon ile arayıp sordum. “Bende net bir yorum yapamıyorum. Ancak şu anda yanımda yönetmenimiz var. Topun dışarıda olduğunu söylüyor” dedi.
Sonuçta güzel ve heyecanı yüksek karşılaşmanın oyun yönünden tartışılması gerekirken bu olay daha çok konuşulup, tartışılır hale geldi.
DEV FARE DOĞURDU
Pazar günü tribünleri dolduran seyirci gibi bizlerde çok güzel bir maç izleyeceğimiz düşüncesiyle salonda ki yerimizi aldık. Ne de olsa bayan voleybolunun iki devi olan Vakıfbank ile EczacıbaşıVitrA kozlarını paylaşacaktı.
Sahada ısınan oyunculara bakınca kimler yoktu ki. Bugün Dünya Voleybolunda yeri olan bizim Türk oyuncularımız ve bir çok üst düzey başarıyı tatmış yabancı starlar. Başlarında da iki ünlü İtalyan antrenör.
Ne yazık ki maç başlayıp bittiğinde, hem de 5 setlik bir mücadele yaşanmasına karşın, ağzımızda keçi boynuzu tadında bir hoşluktan fazla bir şey yoktu.
İki takım oyuncuları da rakibi bunaltan, oyundan düşüren servisler yerine, “kaçmasın yeter” talimatı almışcasına yumuşak servisler attılar. Bu yüzden Vakıfbank: Yüzde 58, iyi manşet % 49. Eczacıbaşı VitrA: Yüzde 49, iyi manşet % 47 ile oynadılar. Bu oranlara karşın hücumda sarı- siyahlılar %32,
turuncu- beyazlılar % 37 de kaldılar.
Bunun pasörlerin paslarından mı? Yoksa smaçörlerin topu öldürme becerilerinin düşük olmasından mı kaynaklandığını pek anlayamadık. Takımların teknik kadroları her halde bu karşılaşmanın detaylı verilerinde bunları daha iyi göreceklerdir.
Ama bizler, müsabakanın genelinde, hataların çokluğu nedeniyle temponun düşük, kaliteden uzak starların pek ortalarda görünmediği bir maç olduğunda birleştik. Onun için ara başlığı da “dev fare doğurdu” diye attım.
Aslında fazla konuşulacak bir şeyler bulmak zor. Setlerin açık bitmesi (19-25, 16-25, 25-17, 25-20, 7-15) zaten karşılaşmanın nasıl geçtiğini net olarak gösteriyor.
Benim ilave edeceğim küçük notlar ise şöyle:
Brezilyalı yıldız Sheilla, geldiğinden bu yana servisleri dışında hala beklentileri karşılayamadı.
Vasileva bir iyi, bir kötü. Bu maçta en iyi özelliği hücumda da ortalarda az göründü.
Gözde sakatlığın etkisinden sıyrılamamış.
Vakıfbank adına iyi olanlarlar; 9'u bloktan 20 sayıyla maçın en skoreri olan Rasic, Libero Gizem ve karşılaşmanın 5. sete taşınmasında büyük rol oynayan Güldeniz.
Eczacıbaşı VitrA da Neslihan'ın sorunlardan sıyrıldığını gördük. Gerçi hala eskisi gibi sert smaçları yok ama aldığı topları büyük tecrübesiyle iyi değerlendiriyor.
De La Cruz, setler arasında farklılıklar yaşadı. Servise karşı manşetlerde toparlanmış göründü (gerçi Vakıf'ın servislerinin de yukarıda değindiğim gibi set olmaması da bunda etkendi. Hücumlarda ise bu karşılaşmada inişli- çıkışlı olsa da yine de farklıydı.
Amerikalı Larson'un sorunu ne bilmiyorum. Ne var ki Volero maçında da, bu karşılaşmada da vasatın altında kaldı.
Poljak bildiğiniz gibi. Her eve lazım. Yine iyi oynadı.
Büşra neden bu kadar az top alıyor (İstatistiklere yanlış yansımamışsa ki doğru olduğunu düşünüyorum. 5 sette 3 pas. Bunların hepside 3. sette. Yani 4 set boş dönmüş) anlamış değilim. Asuman atmıyorsa antrenör neden uyarmıyor? Antrenör böyle olmasını istiyorsa nedenini açıklamalı.
Gülden servise karşı manşetiyle, defansıyla yine ön plandaydı.
İşte iki devin mücadelesinden benim gözümle yansıyanlar böyleydi.
FENERBAHÇE GRUNDİG- GALATASARAY DAIKIN
Pazar gününün son karşılaşması yine bir derbiye sahne oldu. Kadro olarak bakıldığında maçın favorisi sarı- lacivertlilerdi. Tek soru; sarı- kırmızılıların set alıp alamayacağı konusuydu. Bu fırsatta 3. sette ellerine geçti. Ama değerlendiremediler.
Sete iyi giren Fenerbahçe Grundig oldu: 4-1, 8-5, 10-6. Abla Bosetti'nin servisleri, hücum hataları derken Galatasaray Daikin avantaj yakaladı: 11-15. Sarı- lacivertliler hızlandı: 15-15. 15-16 geçilen teknik molanın ardından bu kez sarı- kırmızılılar yürüdü: 16-18, 17-22, 20-24. Artık maç uzadı diye düşünmeye başlamıştık ki Bauer'in servislerine Kim'in hücumda ki performansı eklendi. Böylece seti 27-25 alan Fenerbahçe Grundig ezeli rakibini 3-0 ile geçmiş oldu.
Bu mücadele de kafamda ki bir soruyu sizinle de paylaşayım. Sarı- lacivertliler sahaya 12 kişi çıktılar. Bunlardan 3'ü yabancı. Kim, Bosetti ve Bauer. İkisi pasör: Elif ve Ezgi. Ancak işin ilginç tarafı; Ezgi'nin el parmaklarından birinde sorun var ve bu yüzden 3 parmağı sarılı. Yani gerek duyulsa oyuna girip nasıl pas atacak? Bilemiyorum. Peki bu oyuncu bu durumda neden yedekler arasında? Tek pasör ile böyle bir maça çıkmak risk değil mi? Bu durumda yabancı tercihlerinden birinin pasör Lo Bianco dan yana kullanılması daha doğru olmaz mıydı?... Falan Filan...