Hafta sonunda Bursa Büyükşehir Belediyesi tarafından organize edilen Uluslararası Cengiz Göllü Voleybol Turnuvasını Azerrail kazandı.
Türk Voleybolu'na sayısız sporcu kazandıran, ulusal ekibimizde başarılara imza atan Cengiz Göllü adına yapılan, Bursa Büyükşehir Belediyespor, Bulgaristan’dan BK Maritza, Sırbistan’dan OK Vizura ve Azerbaycan’dan da Azerrail takımlarının mücadele ettiği turnuva her yönü ile çok güzel ve anlamlıydı.
Bursa Belediyesi'nin davetlisi olarak gittiğimiz turnuvanın maçlarına değinmeden önce söylemek istediğim şeyler var.
Öncelikle Cengiz Ağabey adına böyle bir organizasyonda bulunmak hepimiz için bir görevdi.
Yıllarını Türk Voleyboluna veren Cengiz Göllü ile ulusal ekipler dışında hep rakip olduk. Yani bir çok kez karşı karşıya geldik. Bazen maçlarda sinirlendik, bazen birbirimize kızdık ama sonuçta ben yaşça daha küçük olduğum için saygıda hiç kusur etmediğimi düşünüyorum. Yıllar böylece geçip gitti.
Cuma günü gazeteci arkadaşlarımla birlikte (Zeki Kuban, Cengiz Tokgöz, Enver Bağlarbaşı, Tayyar Sümen) Cengiz Ağabey'i ziyaret ettik. Bursa Büyükşehir Belediyesi antrenörleri Emin İmen ile Şahin Çatma da bizi yalnız bırakmadılar. Kısa bir birliktelik olsa da biraz nostalji yaptık. Tabi ki konumuz yine voleyboldu.
Sonra hep birlikte kulübün tesislerini gezdik. Kulüp Başkan Yardımcısı İlhan Satık ve Voleybol Koordinatörü Ensin Yılmaz Bursa'daki spor faaliyetlerini, gelecek planlarını, daha çokta voleybolu konuştuk, akşam üstü de basın toplantısında Belediye Başkanı Recep Altepe ile birlikte olduk.
Bir gün sonra Bursa'nın yeni yapılan stadını, tarihi yerleri, türbeleri gezdik.
Son gün ise çok güzel bir sürpriz yaşadık. Kahvaltı için Mudanya'nın yolunu tuttuk. Güzelyalı Yat Limanında; Kadiköy- Haydarpaşa- Karaköy, ya da Kadiköy- Sirkeci hattında 45 yıla yakın yolcu taşıyan, benim gibi okulu- işi nedeniyle sık sık bindiği “Turan Emeksiz” vapuru ile karşı karşıya kaldık. Antrenör arkadaşımız Murat Mestan'ın otele çevirdiği nostalji yüklü bu vapurda kahvaltı sonrası yaptığımız tanıtım gezisi özellikle beni yıllar öncesine götürdü.
Belki biraz reklam kokan cümlelerime şaşırdınız ama emin olun ki yolunuz oralara düşerse mutlaka uğrayın. Güverte de oturup yiyeceğiniz bir yemek, içeceğiniz bir kahve, Murat ile yapacağınız voleybol dolu sohbet, eminim ki size de keyif verecektir.
Sonuçta; Cengiz Ağabey'i görmek, güzel maçlar izlemek, Vizura takımıyla birlikte gelen eski dost antrenör Gajic ile karşılaşmak (Arçelik de birlikte çalışmıştık), yat limanında nostaljik vapurda kahvaltı yapmak, Bursa Belediyesi'nin konukseverliği, Dünya Şampiyonası'nda yaşadığımız hayal kırıklığından sonra hepimize iyi geldi.
MAÇLAR
İki gün süren Uluslararası Cengiz Göllü Turnuvası'nı finalde Bursa Büyükşehir Belediyesi’ni 3-1 mağlup eden Azerrail kazandı. Bulgaristan temsilcisi Maritza’yı geçen Partizan Vizura (Sırbistan) ise üçüncü oldu.
Müsabakalara gelince; aslında fazla söyleyecek bir şey yok. Sezon başı olması nedeniyle ev sahibi, bizlere zaman zaman keyifli anlar yaşatsa da henüz hazır değil. Ayrıca orta oyuncusu Milos'u da yeni geldiği için sahaya süremedi. Bu arada bir yabancı sporcu daha almak için arayışlar da sürüyor.
Öte yandan “Hazır görünmediler” desek de, lig de beşinciliğin güçlü adaylarından biri olacaklarını da gösterdiler.
Dusanka Karic iyi işler yapacak gibi duruyor. Gerçi iki karşılaşmada da farklı bir görüntü verdi ama yine de ilk izlenim olumlu. Sadece o değil diğer oyuncularda farklı performans gösterdiler.
Örnekleyeyim. Maritza müsabakasında;
Dusanka: iyi manşet yüzdesi 54, Hücum % 61, 2 servis, bir blok, toplam 23 sayıyla oynarken,
Azerrail karşısında (iki rakip arasında fark olduğunu da belirtmeliyim), 21 sayıya rağmen, iyi manşet yüzdesi 29, hücum % 34 de kaldı.
Ayni şekilde ilk gün 24 sayı üreten Meryem (hücum yüzdesi 48), bir gün sonra 16 sayı bulabildi (yüzdesi 33).
Diğer taraftan Birgül, iki orta oyuncu İpek ve Merve de farklı değillerdi.
Birgül; Maritza maçında takımına 14 sayı kazandırdı (servise karşı iyi manşeti yüzde 40, hücum: % 44). Azerrail müsabakasında 15 sayı buldu. Ancak bu kez iyi manşet yüzdesi artarken (% 55), ataklarda % 39' a düştü.
2 orta oyuncudan İpek ve Merve ilk güne oranla ikinci maçta daha iyi bir görüntü verdiler. Hele Merve, ilk karşılaşma da hiç ortalarda yoktu (3 sayı) ama ikinci müsabaka da 12 sayı aldı (hücum % 64).
İki pasör Seda ile Duygu birbirlerini tamamlıyorlar ama ikisi de henüz hazır değil.
Libero Aylin, ikinci günün ikinci seti dışında iyi bir izlenim bıraktı.
Bakalım gelecek onlar için neler gösterecek?
ABD ŞAMPİYON OLDU
Sonunda yeni sistemin getirdiği 23 günlük uzun Dünya Şampiyonasında, Çin'i 3-1 yenen, Amerika ilk kez kürsünün ilk basamağına çıkmayı başardı.
Bizim için üzücü kapansa da, genel baktığımızda; güzel, heyecanı yüksek müsabakalarla dolu bir Dünya Şampiyonası izledik. Bursa da olduğum için, yarı finalin ilk karşılaşmasını bilgisayardan, ikincisini otelde televizyondan seyredebildim. Üçüncülük maçı ve finalini ise hiç izleyemedim. Umarım her zaman olduğu gibi antrenör arkadaşım Zafer Atay imdadıma yetişir. Erkeklerde olduğu gibi bu iki maçında kasetlerini verir, böylece geçte olsa ben de bu güzel karşılaşmaları seyretme şansını yakalarım.
AZİZ YENER'E ALKIŞ
Dünya Şampiyonası'nda takımımız beklentilerin uzağına düştü ama Uluslararası Hakemimiz Aziz Yener 8 maçta görev alarak yüz akımız oldu. Kendisini tebrik ediyorum.
İşte Yener'in yönettiği maçlar ve görevi:
Küba- Belçika: Baş Hakem.
Japonya- Belçika: Yardımcı.
Azerbaycan- Porto Riko: Baş Hakem.
2. ETAP
Çin- Küba: Yardımcı.
Belçika- Porto Riko: Baş.
İtalya- Japonya: Yardımcı.
3. ETAP
ABD- İtalya: Yardımcı
İtalya- Rusya: Baş Hakem.
EN İYİLER
Dünya Şampiyonası'nın en iyilerini de verip bu defteri şimdilik kapatayım.
En iyi smaçör: Ting Zhu (Çin)
En iyi 2. smaçör: Kimberly Hill (Amerika)
En iyi 1. orta oyuncu: Thaisa (Brezilya)
En iyi 2. orta oyuncu: Junjing Yang (Çin)
En iyi libero: De Gennaro (İtalya)
En iyi pasör: Alisha Glass (Amerika)
En iyi pasör çaprazı: Sheilla (Brezilya)
En değerli oyuncu: Kimberly Hill (Amerika)
Brezilya Milli Takımı çalıştırıcısı Ze Roberto da “Fair Play” ödülü aldı
KARABIYIK'DAN ELEŞTİRİ
Editörümüz Korhan Gün'ün ve benim, geçen haftaki yazılarımız yayına girdikten sonra eski başkanımız Erol Ünal Karabıyık, bizleri eleştiren, kendi döneminde yaptıklarını, elde edilen başarıları anlatan bir cevap yazısı yolladı.
Yazıyı okuduktan sonra, eleştirilere cevap verip vermeme konusunda uzun uzun düşündüm. Cevap versem, uzayan, polemik yaratmaktan öteye kimseye yararı olmayan bir ortam doğacak.
Cevap vermesem bu kez farklı yorumlar yapılacak. Bu nedenle eski başkanımızın eleştirilerine değinmek gereğini duydum.
Sayın Karabıyık, "Hafızayı beşer nisyan ile malüldür. Ya da gençlerin anlayacağı şekli ile İnsan hafızasının hastalığı unutkanlıktır. Özdeyişini de göz önünde bulundurarak unutulanları hatırlatmak, yanlış hatırlananlar için ise hafızaları tazelemek gerektiğini düşünüyorum. Bunun hem tarihe hem de voleybol severlere karşı sorumluluğumuzun gereği olduğuna inanıyorum.” Dedikten sonra benimle ilgili; “Sayın Anakök'ün yazdığı gibi 2006'da 10. olan takımımızın antrenörünün Chiappini değil, Reşat Hoca olduğunu) hatırlatmak isterim.” cümlesini kullanmış.
Gerçekten aklımda yanlış kalmış. İnsan 70 yaşına merdiven dayayınca öğle saatlerinde yediği yemeği akşam bile hatırlayamıyor. Düzeltme için teşekkür ederim. Bu arada iyi de oldu. Çünkü en azından ilk kez Dünya Şampiyonası'na katılan takımın başında olduğunu unutarak Reşat Yazıcıoğulları'nın hakkını yemişim.
Eleştirilerin başka bazı bölümleri de şöyle:
“Bugün küçümsediğimiz final grubuna kalmak, 3. olmak bir yana, katılma hayal ve arzusuyla yanıp tutuştuğumuz Grand Prix'e ilk kez 2007 yılında; sırasıyla Azerbaycan, Sırbistan, Rusya ve İtalya'yı yenerek Chiappini ile katıldık.
Şimdi hatırlamakta zorlandığımız o turnuva sonrası, Grand Prix'e ilk kez katılma hakkı elde ettiğimiz için, adeta bayram ediyorduk.İlk Avrupa ve Dünya şampiyonluklarını yaşadığımız Yıldız ve Genç Milli takımlarımızın çatısını oluşturan TVF Spor Lisesi takımını, Federasyon binasındaki home-ofiste yaşayıp sabah 08.00'de giydiği eşofmanı akşam 21.00 de çıkararak çalıştıranın Marco Motta olduğunu, Velyo Basiç'in de Yıldız Erkek'lerimizi aynı şartlarda çalıştırdığını unutmamalıyız.
Yıldız ve Genç Milli takımlarımızın o günlerde bizi mutluluktan ağlatan pek çok başarısını sayabiliriz.
Avrupa'nın en iyi 8 takımının katıldığı 2012 Londra Olimpiyatları Avrupa Kıta elemelerinin son günü oynadığımız Rusya maçını da kazanınca mutluluktan ağladığımız Mayıs 2012'yi hatırlayalım. Kim vardı, tarihimizde ilk kez Olimpiyata katılacak o takımın başında?
2010 Dünya şampiyonu Sokolova'lı, Gamova'lı Rusya'yı 2011 Avrupa Şampiyonası'nda ilk 6 dışına atan, İtalya'yı, İtalya ve Belgrad'da iki kez yenerek Avrupa 3.sü olan takımın başında kim vardı?
FIVB Dünya sıralamasında ulaştığımız en iyi derece olan 7.'liği hangi antrenör zamanında elde ettik?”
UNUTULMAYANLAR VE UNUTULANLAR
Başarılar, kimden gelirse gelsin tabi ki hepimizi fazlasıyla mutlu etti. Olimpiyat Oyunları'na katılmayı hak ettiğimiz gün göz yaşlarımızı tutamamamızı hiç birimiz unutmadık. Ancak unutmadığımız bir başka şey daha var. O da; Filenin Sultanları'nın üst sıralarda yer almasını beklerken gruptan çıkamaması... Ayrıca, derecelere vurgu yaparken keşke alt yapılarda şampiyon olan takımlarımızın başında sahaya çıkan antrenör arkadaşlarımızın da (unutmamak adına), Motta'nın başarıları verilirken onların isimleri de ilave edilseydi sanırım daha iyi olurdu.
ELEŞTİRİYE NEDEN OLAN BÖLÜM
Geçen hafta yayınlanan “Olmadı” başlıklı yazımın yabancı antrenörlere ait olan ve bu eleştirilere neden olan bölümü izninizle tekrar buraya almak istiyorum. “Bu yazdıklarıma değişik ilavelerde yapılabilir. Ama bence biz asıl önemli olanı kaçırıyoruz. Ne mi? Anlatayım.
Ne zaman İtalyan antrenörler voleybolumuzu istila ettiler, biz çok iyi bir jenerasyona sahip olmamıza karşın onların “düz voleybol” oynatma düşünceleri yüzünden ne Olimpiyat, ne Dünya, ne de Avrupa Şampiyonaları'nda hedeflediğimiz noktalara çıkamadık. İşte bu “düz voleybol” hata yapmaktan korkanların, rakibin üstüne gidip, oyununu kabul ettirmek yerine, savunmada kalarak onların yapacağı hatalardan sayı kazanmayı umanların voleybolu, bizi beklentilerimizin uzağında bıraktı. Bu şekilde devam edersek önümüzdeki daha bir çok organizasyonda yine alınacak sonuçları eleştirmekten öteye gidemeyeceğiz.
Bu arada bir çok ülkenin takımlarını yenilediğini, yavaş yavaş tırmanışa geçtiklerini izledikçe bu güzel jenerasyonumuzun çok daha iyi yerlerde olamadıkları için içim daha da acıyor. Tabi bunu sadece ulusallar açısından ele almamak gerekir.
Çünkü son yıllarda zirveye oynayan tüm takımlarımızda İtalyanlar görev yaptılar ve yapmaya da devam ediyorlar. Kulüplerde çalıştırdıkları oyunculara “düz voleybolu” benimseten, pratik düşünceden uzak, kalıplaşmış köşelerden oyun tarzına yönelten teknik adamlar, bu yüzden oyuncuların yeteneklerini ortaya koymaktan, becerilerini sergilemekten de uzaklaştırdılar. Maçların içinde; her servise karışmak, oyuncu değişikliği yapmak dışında taktiksel olarak atak yapamayan, işler kötü giderken B-C-D planına geçemeyen, üstelikte yaklaşık 8 yardımcıyla çalışan bu isimleri büyük antrenörlerin, voleybolumuza etkilerini de son dönemlerde daha iyi görüyoruz.
Bir gün eminim ki kulüplerimiz onları ve yöntemlerini çözecek, ona göre seçim yapmaya başlayacaklardır. İşte o zaman daha aktif voleybola yöneleceğiz.
BİR NOT
Voleybol Antrenörleri Derneği Kurucu Üyesi, İstanbul Voleybol Antrenörleri Derneği Başkanı olarak tabi ki, yabancılar yerine kendi antrenörlerimizi, arkadaşlarımızı tercih edeceğim. Takımların başında onların olmasını isteyeceğim. Bu çok doğal. Ancak gerçekten voleybola ivme kazandıran yabancı antrenörlere gönlüm de açık. Böyle teknik adamlar yıllarca önce ülkemizde görev yaptılar. Bizleri bilgilendirirken, voleybolumuza da değer kattılar. Onları buradan saygı ve sevgiyle anıyorum. Ama bize bir şey kazandırmayan ceplerine düşkün İtalyanlara kapılarım da kapalı.
Diyeceksiniz ki, Ligde üst sıralarda bu teknik adamların ekipleri var. Avrupa Kupaları'nda da fırtına gibi esiyoruz. Yani başarılar hep bu antrenörlerden geliyor. Yanıt vereyim. Kurulan iyi kadroların başına bir Türk antrenör getirin bakalım farklı olacak mı? Vakıfbank, Fenerbahçe, Eczacıbaşı VitrA, Galatasaray Daikin'in antrenörü bizden biri olsaydı 5. olurlar mıydı? Vakıfbank dışında kalan çalıştırıcılar şampiyon olamadılar. Doğal olarak başarısızlar. Ama Eczacıbaşı dışında değişmediler (onunda iki yıl beklenenin dışında kalmasına karşın yerini koruduğunu hatırlatırım). Peki onların yerinde Türk antrenör olsaydı ne olurdu?
YENİ ANTRENÖRLER
Bunun için antrenör kurslarında başarılı olan eski oyuncularımıza “yetişin” diye sesleniyorum. Çünkü kulüplerin bazı yöneticileri, bu konu açıldığında “Türkiye de antrenör mü var?” diye İtalyanlara yönelişlerini haklı çıkarmaya çalışıyorlar. Bu soruya, ben de genellikle, “Türk oyuncular, gökten zembille mi indiler de, bizlerin haberi yok” diye cevap veriyorum. Yöneticilerin bu düşüncelerini aşmaları için, eski oyuncu, yeni antrenörlerimize çağrıda bulunuyorum. Bir an önce kulüplerde görevler yüklenin ki, voleybol bilginiz, antrenörlük tecrübesiyle birleşsin ve voleybolumuz sizlerin eline geçsin...
BİR KIYASLAMA
Aklıma gelmişken, bir konuya daha değineyim. Biliyorsunuz, bayan voleybolumuzun Avrupa arenasında yükselişi 2003 yılında Ankara da Avrupa ikincisi olmamızla başladı. O takımın başında Deniz Esinduy- Reşat Yazıcıoğulları ikilisi vardı. Şampiyonaya kısa bir süre kala Esinduy'u kaybettik. Bunun üzerine görevi Yazıcıoğulları yüklendi ve ilk kez büyük bir organizasyonda kürsüye çıktık. 2005 de Hırvatistan da Avrupa Şampiyonası'nda yine Reşat ile 6. olduk. 2007 de Belçika da Filenin Sultanları'nın başında İtalyan Alessandro Chiappini vardı. 10. olduk. 2009 da Polonya da ayni antrenörle 5. liği elde ettik. 2011 de Sırbistan da Marco Aurelio Motta ile 3.'lük kürsüsüne çıktık. 2013 de Almanya da şimdi görev yapan İtalyan antrenörümüz Massimo Barbolini ile 7. sırada kaldık.
DÜNYA ŞAMPİYONASI
İlk kez 2006 da elemeleri geçerek Japonya da sahne aldık. Ekibimizin başında antrenör olarak Chiappini görevdeydi. 10. olduk (Başkan düzeltti. Antrenörümüz Reşat Yazıcıoğulları idi) 2010 da yine Japonya da, Mehmet Bedestenlioğlu, Filenin Sultanları ile 6. lığa uzandı. 2014 İtalya, antrenör Barbolini ve 9. sıradayız.
OLİMPİYAT VE GRAND PRİX
2012 Londra Olimpiyat Oyunları: Gruptan çıkamadık. Antrenör: Motta.
2013 Grand Prix (Japonya); Motta ile 3. olduk.
2014 Grand Prix (Japonya); Barbolini ile 4. olduk.
SORU
En iyi dereceler de kimlerin imzası var?
2003 Avrupa Şampiyonası, Reşat Yazıcıoğulları 2.
2006 Dünya Şampiyonası, Mehmet Bedestenlioğlu 6.
Fazla söze gerek var mı?”