↵
Mali Genel Kurulu öncesi, TVF yönetiminin mali ve idari basiretsizliklerini gözler önüne serdiğim "HURŞİT YAZILARI” dizisi yayınlanmaya başlayınca, Federasyona toz kondurmamakla ünlenmiş (!) bir dostum telefon açtı, “Hasan, yahu şimdi sırası mıydı tüm bu ahiretlik soruları sorup da Mutlugiller'i sıkıştırıp, huzurlarını bozmanın ?...” dedi...
Ben de, “Ya ne zaman soracaktım, gelecek kongre sonrası evlerine döndükleri zaman mı ?...” diye kaşlarımı çattım... Sesim de haliyle birkaç desibel daha yüksek çıkmış olmalı ki, telefonu buruk kapattı ?...
Hayat tecrübem bana, bir şeyi yapıp yapmamaya veya zamanlamasına
başkalarının tavsiyesi ve yönlendirmesiyle karar verenlerin genellikle hiç bir şey yapamayacağını öğretti... Bu yüzden bir şeyi ne zaman yapmam gerektiğine daima kendim karar vermişimdir.
Bir şeyi yapmanın en uygun zamanı aslında onu yapmak istediğiniz andır... Tavsiyem bildiğiniz ve doğru olarak gördüğünüz yolda emin adımlarla yürüyünüz... Yani kısacası bugünün işini yarına bırakmayınız...
başkalarının tavsiyesi ve yönlendirmesiyle karar verenlerin genellikle hiç bir şey yapamayacağını öğretti... Bu yüzden bir şeyi ne zaman yapmam gerektiğine daima kendim karar vermişimdir.
Bir şeyi yapmanın en uygun zamanı aslında onu yapmak istediğiniz andır... Tavsiyem bildiğiniz ve doğru olarak gördüğünüz yolda emin adımlarla yürüyünüz... Yani kısacası bugünün işini yarına bırakmayınız...
İTİBARDA KALMAK...
Bu haftaki yazıma okuyucularımın, siz voleybolsever okuyucularımın büyük tepkilerini paylaşarak başlıyorum...
İşte sadece bir yorum ne demek istediğimi anlatmaya yetiyor :
“TVF'nin çok büyük ayıbı.Voleybola ilgiyi arttıracağız diyenlere soruyorum.İlgiyi şifreli kanallarla yayın yaptırarak mı arttıracaksınız? FB-VAKIF maçını bizlere seyrini çok görenleri şiddetle kınıyorum. Bizi acaba kaç paraya sattılar öğrenmek istiyorum.Yazıklar olsun. Kaldı 2 seneniz. Kurtulacağız sizden geldiğiniz gibi arkanıza bıkmadan gideceksiniz. Şu anda hakkınızda yapılan iltifatların toplamı kimbilir ne kadardır?”
Belli, o da benim gibi dellenmiş ?... Nasıl dellenmesin ki ?... Bayanlar Liginde Fenerbahçe Grundig – Vakıfbank arasında süper bir maç oynanıyor ve bu maç şifreli bir kanaldan yayınlanıyor ?... Millet seyretmesin diye ?...
Voleybolbsever okuyucuma katılmamak elde değil ?... Evet bu TVF'nin büyük bir ayıbıdır... Aynı soruyu TVF'ye ben de soruyorum; Voleybola ilgiyi böyle mi arttıracaksınız ?... Bu yayından TVF kasasına kaç para girdi ?... Değdi mi ?... Enkaz, haciz, borç değil, hazır lop tesisler, bir servet ve de en önemli ve değerlisi tavan yapan bir itibar devralan ve bunu sorumsuzca, değme mirasyediler gibi, babalarından kalmışca harcayan Federasyon sorumlularına bu sorumu da mevcut “UZMAN SORULARI”ma ekliyor, soruyorum...
Ve bir şey daha soruyorum; yukarıda ifade ettiğim "tavan yapan bir itibar" nasıl elde edildi, biliyor musunuz ?... Bir meslekdaşımızın yazısında yer alan; "Celal Demirbilek'e kuralları çiğneyerek 8,500 TL avanta vermesini kabullenmiş değilim." cümlesi üzerine, bu ifadelerin yer aldığı yazıyı eklediği dilekçe ile Gençlik ve Spor Bakanlığına başvurarak kendisi hakkında soruşturma açılmasını ve yazıda yer alan iddiaların incelenmesini isteyen Federasyon başkanını hatırlıyor musunuz ?... (O dönem görevde olan bir yönetim kurulu üyesinin bu konuda anlattıklarını, haftaya paylaşacağım !...)
Yazıma bu kez her zamanki gibi ulu önderimiz ATATÜRK'ün fotoğrafı ve sözü ile değil, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin gelmiş geçmiş 2. adamı, silah arkadaşı İsmet İnönü Paşa'nın çok itibar ettiğim bir sözüyle başlamamın nedeni de işte budur... Özümseyemeyecek olanlara ithaf ediyorum !... Belki birileri çıkar, kıyak yaparlar da neler demek istediğimi o çok bilmiş, kıt düşünenlere anlatırlar ?...
İKTİDARDA KALMAK MÜHİM DEĞİL, İTİBARDA KALMAK ÖNEMLİDİR !...”
EROL ÜNAL KARABIYIK'TAN ŞAHSIMA ELEŞTİRİ...
Sayın Epirden,
17 Kasım tarihli yazınızda, bana da kaş çatıp parmak sallamışsınız. Beni, TVF Mali Genel Kuruluna katılmadığım için; "Beklentimiz çok yüksekti... Hayal kırıklığı yarattınız Başkanım... En azından bende..." diye paylamışsınız. Ancak, yazınızı bitirirken kullandığınız; "Olacakları ve sonucu önceden bildiğim için zamanımı boş yere harcamamak için Antalya'daki evimde daha hayırlı işler (!) yaptım..." diyerek kendinize ve katılmayanlara anlayış göstermiş, hak da vermişsiniz. Ama nedense kendinize, başkalarına tanıdığınız bir hakkı, benim kullanmamı yadırgıyorsunuz.
Mutlaka bilirsiniz, Albert Einstein'ın çok bilinen bir sözü vardır; "Delilik, aynı şeyi tekrar tekrar yapıp farklı sonuçlar beklemektir." Ben bu sözü "delilik" sözcüğü yerine "ahmaklık" sözcüğünü kullanarak ve çok da severek kullanırım. 116-117 delegenin aday gösterdiği seçimli genel kuruldan bu güne ülkemizde ne değişti Hasan Bey?...
2 Ekim 2012'den bu güne değişen bir şey olmadığı halde; aynı şeyi yapmamı dolayısı ile ahmak olmamı ya da Sevil Küçüktezcan adlı okurunuzun, yorumunda çok güzel ifade ettiği gibi; "Hurşit" olmamı niçin bekliyorsunuz?... "Tekadam" nitelemesini uygun görürken yaptığınız haksızlığı tekrarlamış olmuyor musunuz?
17 Kasım tarihli yazınızda, bana da kaş çatıp parmak sallamışsınız. Beni, TVF Mali Genel Kuruluna katılmadığım için; "Beklentimiz çok yüksekti... Hayal kırıklığı yarattınız Başkanım... En azından bende..." diye paylamışsınız. Ancak, yazınızı bitirirken kullandığınız; "Olacakları ve sonucu önceden bildiğim için zamanımı boş yere harcamamak için Antalya'daki evimde daha hayırlı işler (!) yaptım..." diyerek kendinize ve katılmayanlara anlayış göstermiş, hak da vermişsiniz. Ama nedense kendinize, başkalarına tanıdığınız bir hakkı, benim kullanmamı yadırgıyorsunuz.
Mutlaka bilirsiniz, Albert Einstein'ın çok bilinen bir sözü vardır; "Delilik, aynı şeyi tekrar tekrar yapıp farklı sonuçlar beklemektir." Ben bu sözü "delilik" sözcüğü yerine "ahmaklık" sözcüğünü kullanarak ve çok da severek kullanırım. 116-117 delegenin aday gösterdiği seçimli genel kuruldan bu güne ülkemizde ne değişti Hasan Bey?...
2 Ekim 2012'den bu güne değişen bir şey olmadığı halde; aynı şeyi yapmamı dolayısı ile ahmak olmamı ya da Sevil Küçüktezcan adlı okurunuzun, yorumunda çok güzel ifade ettiği gibi; "Hurşit" olmamı niçin bekliyorsunuz?... "Tekadam" nitelemesini uygun görürken yaptığınız haksızlığı tekrarlamış olmuyor musunuz?
Erol Ünal Karabıyık
EROL ÜNAL KARABIYIK BAŞKANA CEVABIM :
Sayın Erol Ünal Karabıyık Başkanım; İzin verirseniz, yazınızın son cümlesindeki mucidi olduğum (!) “Tekadam” tanımlaması siteminizden hareketle cevap hakkımı kullanmak istiyorum...
“Tekadam” yakıştırmamın ne denli yanlış olduğunu, son 2 senede, büyük vaatlerle, tüm camiayı kucaklamaktan, şeffaf yönetimden, görüş ve eleştirilere açık olduklarından bahsederek, kısacası bizleri kandırarak göreve gelen Mutlu Başkan ve arkadaşlarının icraatını, eksik ve yanlışlarını, dahası aykırılıklarını gördükten sonra anladım... Size bu bakımdan oldukça mahcubum... Sizin yerinizde ben olsaydım “Tekadam”lığı çok daha sert yapar, hatta tahammül gücümü bu denli olgun ve sakin kullanamayabilirdim...
Kendi yandaşlarıyla kurgulanan ve açık oylamayla resmen “Hadi bizi ibra, gündem maddelerini de kabul etmeyin de bir görelim ?...” tehdidiyle parmak sallanan delegelerin var olduğu bir Mali Genel Kurul listesinden çıkacak sonuç zaten belliydi...
Ancak karşılarında donanımlı, sadece voleybolun değil tüm spor kamuoyunun takdirini ve güvenini kazanmış, birçok konuda uzmanlık seviyesini oldukça aşmış bir Erol Ünal Karabıyık'ın koltuğunun altında kırmızı kaplı dosyalarla Mali Genel Kurul kapısından içeri girmesi, rahat konuşması ve açıklamalarda bulunmasına yetecek bir sürenin tanınması sonrası ortaya çıkacak depremin şiddeti yanında “HURŞİT YAZILARI”nın öncü depremler olarak hafif kalacağını da tahmin ettiğimden, en azından böyle bir beklenti içerisinde olduğumdan, egoistlik olarak nitelendirilse de, kendime ve bu kurula katılmayanlara tanıdığım hakkı ve hoşgörüyü şahsınıza tanımakta zorluk çektiğimi itiraf edebilirim... Zira, “Karabıyık Başkan konuşursa yer yerinden oynar, Federasyonun oracıkta istifa etme zorunluluğu doğar, “eller havaya” bu şekilde kolay kalkamazdı ?... Başka bir değişle, Federasyonun o andaki konumu, havası kaçmış gazozdan farksız olur, delegelerin büyük bir kısmı da cin çarpmışa dönerdi ?...
116-117 delegenin aday gösterdiği seçimli genel kuruldan bu güne ülkemiz voleybolunda neler değiştiği sorunuzun cevabı “uzman sorularım”da saklı... O sorular ama öyle, ama böyle cevaplarıyla kucaklaştığı an herşey ortaya saçılacak ve iyice anlaşılacak, o havaya kalkan eller çok mahcup olacaklardır eminim...
Size kaş çatıp, parmak sallamam, paylamam, hak gasbında bulunmam asla söz konusu olamaz, hele hele "Tekadam" tanımlama mahcubiyetim sonrası ?... Bunun bir latife olduğunu ifade ederseniz üzüntüm hafifler ?... Derin saygılarımla...
Hasan Uğur Epirden
NEJAT SANCAK'I KARŞIYAKA KAPTI...
Bayanlar Voleybol 2. Ligi'nde zirve mücadelesi veren Karşıyaka Asrın Grup'ta Alper Erdoğuş'tan boşalan antrenörlük görevine, üst düzey antrenörümüz, FIVB antrenör eğitmeni Nejat Sancak getirildi...
Sezonun en akıllı antrenör transferini gerçekleştiren Karşoyaka Spor Kulübünü kutluyor, Nejat Sancak'a da üstün başarılar diliyorum...
BÜLENT KARSLIOĞLU GÖĞSÜMÜZÜ KABARTTI...
Son 3 sezondur Azerbaycan Bayanlar Süper Ligi takımlarından ve bu sezon başında kapanan Igtisadhci Bakü'yü çalıştıran Bülent Karslıoğlu, Azerbaycan Erkek Milli Takımı’nın Voleybol Direktörü oldu...
Azerbaycan Voleybol Federasyonu, Kübalı antrenör Tabares Silie ile yollarını ayırdıktan sonra Erkek Milli Takımı’nın yeni antrenörü olarak Bülent Karslıoğlu ile anlaştı ve 1 yıllık resmi sözleşme imzaladı...
Karslıoğlu, Azerbaycan’da altyapıdan üst yapıya kadar her türlü organizasyonu ve en onemlisi de ilk defa duzenlenecek Avrupa Olimpiyatları’na takımı hazırlayacak...
Türk antrenörlerine karşı ketum davranan, yabancı antrenör aşığı Türkiye Voleybol Federasyonu değerlerinin ne zaman farkına varacak ?...
Özümseme kapasitesi meselesi gittikçe kronikleşmekte...
“Ya sabır...” çekerek, “Gel Genel Kurul, gel...” diyenlerin sayısı gün be gün artmakta...
O Genel Kurulda neler olacağını üç aşağı, beş yukarı tahmin edebiliyorum...
Ya sizler ?...
NE İŞE YARARLAR ?...
Voleybolumuzda, Galatasaray ve Federasyonun gözde, biricik antrenörü Barbolini takımlarımızı başarıdan başarıya (!) koşturuyor ?... Yapılan ciddi hemşehri transferlere (!) rağmen gene gitti kendi sahasında Nilüfer Belediyesi'ne 3-1 yenildi... Yenilirken de hiç bir varlık gösteremedi...
Vatandaşı Pandelli de anlı şanlı Galatasaray futbol takımını averaj takımı yaptı ?...
Utanmaz 2 İtalyana soruyorum;
“Ne işe yararsınız ?...
Yaptığınız antrenörlk değil, resmen döviz hırsızlığı...
Alın pılı pırtınızı, çekin ellerinizi yakamızdan, dönün evinize !...”
Birileri Türk sporuyla resmen dalga geçiyor ?...
Yazıklar olsun !...
Sadece ülkemizde değil, tüm dünyada artık bir sanayi haline gelen, dev spor pastasında görev yapan profesyonellerin büyük çoğunluğu aldıkları paranın karşılığını verememekte, bundan da utanıp, sıkılmamkta, pişkin demeçlerle kendilerine inananları kandırarak zaman kazanmaktadırlar... Özellikle yabancı antrenör ve sporculara verilen paraları sokağa atılmış paralar olarak görüyor, kahroluyorum...
Galatatasray'da, üstte örneğini verdiğim 2 İtalyan antrenöre sorumsuzca verilen paraların yanında Milli Futbol Takımımızın tekrar başına getirilen FATİH TERİM'in takımımıza taban yaptırmaya devam etmesine karşı, oturduğu yerden aldığı 800 bin lira maaşı hepiniz gibi içime sindirmekte oldukça güçlük çekiyorum...
O parayla, cehaletin kol gezdiği, açlığın yol kestiği ülkemizde her ay tam teşekküllü 2 okul veya 2 spor salonu veya 1 hastane yapılabilir, 1000 yoksul ailenin karnı doyurulabilir ?... Türkiye'deki tüm sokak hayvanlarının karnı doyurulabilir ?...
Sadece şu saydığım, en ufak bir ktkı ve başarılrını göremediğimiz bu 3 isme yıllık verilen paranın 32 milyon lirayı bulduğunu vurguluyor, ilave yorumları siz değerli okurlarıma bırakıyorum...
SABRİ ALTINEL : YAZARLIĞIMDA MİLAT !…
Türk edebiyatının unutulmaz ismi, Edebiyat hocam, beni ben yapan büyük insan, şair, yazar, çevirmen Sabri Altınel'i mezarı başında sevgi, saygı şükran ve özlemle andık...
Kapıyı çaldığımda ellerim titriyordu...
O'nu hep dimdik ayakta, heybetiyle kürsüde, onurlu ve insancıl kişiliğiyle görmüş ve alışmıştım... Hasta yatağında görmek beni çok sarsacaktı, biliyordum...
O'nu hep dimdik ayakta, heybetiyle kürsüde, onurlu ve insancıl kişiliğiyle görmüş ve alışmıştım... Hasta yatağında görmek beni çok sarsacaktı, biliyordum...
Kapıyı eşi Ahsen hoca açtı... Ellerimdeki çiçekleri uzatırken, diğer yandan kendimi toparlayarak ses tonumu ayarlamaya çalıştım...
"-Geçmiş olsun !.."
Gülümsemeye çalıştı...
"-Hoş geldin !... Gir içeri... Hocan seni bekliyor...
"-Geçmiş olsun !.."
Gülümsemeye çalıştı...
"-Hoş geldin !... Gir içeri... Hocan seni bekliyor...
Mütevazı bir evleri vardı... Ama her taraf kitap raflarıyla çevriliydi... Bu gerçekten imrenilecek bir zenginlikti...
Odasına girdiğimde, yatağındaydı ve elindeki kitabı okuyordu... Başını kaldırdı, tebessüm etti...
"-Koca Nazım'ın hala kemiklerini sızlatıyorlar..." dedi acı bir ifadeyle ve ekledi...
"-Ama bir gün gelecek, O'nu çok geç de olsa anlayacaklar, itibarını utana sıkıla geri verecekler, hatta mezarını çok sevdiği memleket topraklarına armağan edecekler..."
Odasına girdiğimde, yatağındaydı ve elindeki kitabı okuyordu... Başını kaldırdı, tebessüm etti...
"-Koca Nazım'ın hala kemiklerini sızlatıyorlar..." dedi acı bir ifadeyle ve ekledi...
"-Ama bir gün gelecek, O'nu çok geç de olsa anlayacaklar, itibarını utana sıkıla geri verecekler, hatta mezarını çok sevdiği memleket topraklarına armağan edecekler..."
Sabri Altınel... Ülkemizin büyük şairlerindendi... Üstelik edebiyat hocamdı... Büyük aydın... İnsan gibi insan...
Ama ne yazık ki şimdi ağır hastaydı... Sigara denen illet günlük yaşantısına paket paket girer olmuş, beyaz bıyıklarını sarartmakla kalmamış, en büyük hasarı da ciğerlerinde meydana getirmişti... Bütün inandırıcılığımı ses tonuma yansıtmaya çalışarak, abartmadan yanına yaklaşıp, başucunda eğildim...
"-Sizi iyi gördüm hocam.." dedim...
Ama ne yazık ki şimdi ağır hastaydı... Sigara denen illet günlük yaşantısına paket paket girer olmuş, beyaz bıyıklarını sarartmakla kalmamış, en büyük hasarı da ciğerlerinde meydana getirmişti... Bütün inandırıcılığımı ses tonuma yansıtmaya çalışarak, abartmadan yanına yaklaşıp, başucunda eğildim...
"-Sizi iyi gördüm hocam.." dedim...
Kanmadı... Sesim ve yüz hatlarım çok dikkat etmeme rağmen açık vermişti... ve O, bu açığı hiç atlamayacak olgunluktaydı... üstelik beni de iyi tanıyordu...
"-Epirden..." dedi... "-Dersini iyi çalışmamışsın !..."
"-Elektrikler kesikti hocam !.. Karanlıkta çalışamadım !... Ama karanlıkların en büyüğü şimdi sınıfımızda... Aydınlanmak için sizi bekliyoruz !..."
Ümitsiz bir edayla dudak büktü...
"-Galiba yolun sonuna geldik evlat !.." dedi...
"-Epirden..." dedi... "-Dersini iyi çalışmamışsın !..."
"-Elektrikler kesikti hocam !.. Karanlıkta çalışamadım !... Ama karanlıkların en büyüğü şimdi sınıfımızda... Aydınlanmak için sizi bekliyoruz !..."
Ümitsiz bir edayla dudak büktü...
"-Galiba yolun sonuna geldik evlat !.." dedi...
Eliyle işaret edip, daha yaklaşmamı istedi... Başucunda ellerini kavradım, hasret ve saygıyla öptüm...
"-Hocam, sen bizlere lazımsın !... İyileşeceksin !..." dedim...Zorlanarak, kısık sesiyle sözümü kesti...
"-Boş ver beni... Sen yazmana devam et... Sen ve senin gibiler bu ülke için gereklisiniz... Bizim kuşağı sizler devam ettireceksiniz... Atatürk'çü ve aydın Türkiye için..."
"-Hocam, sen bizlere lazımsın !... İyileşeceksin !..." dedim...Zorlanarak, kısık sesiyle sözümü kesti...
"-Boş ver beni... Sen yazmana devam et... Sen ve senin gibiler bu ülke için gereklisiniz... Bizim kuşağı sizler devam ettireceksiniz... Atatürk'çü ve aydın Türkiye için..."
O anda tarifi zor bir onur duydum... ve bu onur daha çok düşünmeme ve yazmama vesile oldu...
Bu, O büyük insanı son gördüğüm gün oldu... Kısa bir süre sonra aramızdan ayrıldı... Yıkıldık...
O'nun için çok gözyaşı döktüm... O'nu her geçen zaman biriminde daha iyi anlıyor, özlem duygularıyla karışık, daha çok seviyorum... Nazım'ı tanıyıp, sevdiğim gibi...
Hocam !.. Tüm dediklerin çıkıyor... Kitapları ve adı yasaklanan koca Nazım şimdi edebiyat dünyasında ve çağdaş edebiyat derslerinde baş tacı... İtibarı ise, O'na yapılan tüm ayıpları ve bu ayıpların sarsak yoz mimarlarını ayaklar altına almış, eziyor, eziyor !...
Bizler, bir kez daha anlıyoruz ki Nazım gibi Sabri hoca da çağın çok ilerisindeymişler... vatan sevgisini en fazla sinelerinde taşıyanlarmış... Ve şimdilerde baktığımızda, biraz daha artmakla birlikte ne kadar az gerçek aydın varmış... Ve de bizler onları anlayana kadar... Geç olmuş !..
Onu maalesef 1985 yılında kaybettik !…
Edebiyatı, yazmayı bana o öğretti… Şiiri onunla sevdim… Bu gün elim kalem tutabiliyorsa onun sayesindedir !…
Sabri hocam bütün akımların, grupların ötesinde bir şiir yarattı… Doğrusunu isterseniz onun şiirlerini ilk okuduğunuzda ağır gelebilir, anlamakta güçlük çekersiniz, sizi düşündürür… O toplumun günlük şiir anlayışından uzak, derin felsefesi, karmaşık desenli ekoluyla çok iyi bir şair olduğunu ispatlamaktadır… Yaşamı boyunca gözlemleri, okuduğu ve etüt ettiği dünya edebiyatçıları ve şairleriyle hamurlaşmış üslubu, mütevazı yaşam tarzı içinde çoğu kez kendi dertlerinin ve acılarının keşmekeşi içerisinde fırınladığı, kitap olarak yayınlanan şiirlerin bir araya getirilmesiyle oluşmuş, “Issız Çığlık” kütüphanemin en değerli parçasıdır…
Bana ve tüm öğrencilerine şiiri sevdirirken sarf ettiği bir öz hala kulaklarımda yankılanmakta…
“İnsanın Değeri “ kitabının (1955) “Şiir Deneyi” başlıklı önsözünde yer alan cümle biz şairleri ne güzel anlatmaktadır :
“-Bir şiirin hikayesi, şairin hikayesidir !...”
NOT: Son yazımda, Antalya ve İstanbul Burhan Felek Plaj Voleybolu (balon) tesisleri ile salonların onarım eksiklerinin tamamlanmasındaki savurganlık konusundaki parantezi bu yazımda açacağımı yazmıştım... Mali kongre öncesi bu usulsüzlük ve savurganlıklar hakkında o kadar çok yazdım ve konuştum ki inanın artık yoruldum, bıkkınlık geldi... İleride ele almak üzere, bir süre ara vermek istiyorum...
TMOK FAIR PLAY KERVANI DUR DURAK BİLMİYOR...
2014 faaliyet programını üniversitelere ayıran BESYO ve spor fakültelerinde Fair play olgusunu geleceğin antrenör, yönetici ve öğretmenlerine anlatmayı hedef seçen TMOK Fair Play Komisyonu'nun Fair Play Kervanı geçen hafta içinde de Konya Selçuk Üniversitesini ziyaret etti...
Bu arada “Fair Play Karikatür Sergisinin açılış kurdelasını TMOK'un kıdemli üyesi Erdoğan Arıpınar, Prof. Dr. Nizamettin Çiftçi ve Olimpiyat 4.cüsü, Balkan Şampiyonu unutulmaz maratoncumuz İsmail Akçay birlikte kestiler...
TÜRKAN DAĞDELEN ZOR DURUMDA...
İşçilerin maaşlarının ödenmediği ilçe belediyeleri resmen kan ağlıyor...
Büyük ümitlerle 9 ay önce Büyükşehir olan ve İlçeleri zayıflayan, belde belediyeleri yok olan Muğla'da benzersiz bir dram yaşanmakta...
Niye konuya böyle bir giriş yaptığımı aranızda merak edenler, hatta “Ne alakası var benimle ?...” diye soranlar olabilir, anlatayım...
Türkan Dağdelen...
2005 yılının sonunda elini kolunu sallayarak, yaşam beldesi olarak seçtiği Ortaca'ya yerleşen Türkan Dağdelen'in kendisini mutlu eden, yaşam sevinci veren hayvan sevgisi başına büyük dert açmış durumda...
Sokak hayvanlarını sahiplenen ve gittikçe artan nüfusa bakmak için kimsenin yapmadığını, daha doğrusu yapamadığını gerçekleştiren Dağdelen kendi imkanlarıyla HAYDOS adını verdiği bakımevini açtı... Tek bir hayvanı yokken bugün bine yakın kedi ve köpeğin biricik annesi oluverdi...
Varını yoğunu bu uğurda harcayan ve tüketen Türkan Dağdelen'e zaman zaman katkı sağlayan başta Ortaca belediyesi olmak üzere komşu belediyeler günümüzde kendi personelinin maaşlarını bile ödeyemez duruma gelmiş durumdalar... O personel içinde Ortaca Belediye Başkanlığının HAYDOS'a atadığı 4 personel de bulunmakta...
Her gece “Nasıl olsa bakılıyor ?...” yüzsüzlüğüyle bırakılan zavallı hayvanlarla mevcut nüfus devamlı artmakta...
Yolunuz birgün Dalaman'dan geçerse HAYDOS bakımevi'ni mutlaka ziyaret etmeden yolunuza devam etmeyiniz, Türkan Dağdelen'in olağan dışı yaşamını ve yaşadığı mutluluğu görünüz ?...
Tüm hayvanseverleri, duyarlı vatandaşları Türkan Dağdelen'e destek vermeye davet ediyorum...
İşte iletişim bilgileri :
HAYDOS
Türkan DAĞDELEN..+90 532 765 6918
www.haydos.org
http://haydos.org/bagis/
http://haydos.org/turkandagdelen/
Mama bagışlarınız için :
www.temizmama.com
Türkan DAĞDELEN..+90 532 765 6918
www.haydos.org
http://haydos.org/bagis/
http://haydos.org/turkandagdelen/
Mama bagışlarınız için :
www.temizmama.com
Voleybol ile lgili her türlü şikayetlerinizi, haber ve yorumlarınızı bekliyorum...
Bu köşe yazısı aynı zamanda www.turkiyehaberajansi.com ve www.turksporajansi.com sitesinde de yayınlanmaktadır...
Tüm yazıların yayın ve paylaşım hakkı www.voleybolx.com sitesine ve Hasan Uğur Epirden'e aittir... İzinsiz alıntı yapılamaz...