Hafta arası oynanan maçlarla birlikte erkekler liginin ilk devresini Halkbank'ın liderliği ile bitirdik.
Sezon başındaki öngörülerde “Erkek maçları her türlü sonuçlara açık” demiştik. Gerçekten de ilk devrenin sonunda puan durumuna baktığınızda bunu net olarak görebiliyoruz.
Şimdi biraz gerilere ligin başına gidelim. Hatırlayınız, tüm voleybol camiasının tahmini; güçlü kadrosuyla Halkbank'ın ilk sıraya alacağı hatta geçen sezon olduğu gibi bunu hiç yenilmeden veya 1 mağlubiyetle gerçekleştirebilir yönündeydi. 11 maçlık periyotta ilk beklenen oldu. Yani Halkbank 26 puan ile yerini buldu. Buldu da işin umulmayan yönü, bunu 2 yenilgiyle elde etmesiydi.
İş tabi ki sadece bununla da kalmadı. Hemen hemen her hafta en az sonucu öngörülemeyen 1 müsabaka yaşandı. Böyle olunca da bu güne kadar pek rastlanmayan bir tablo ortaya çıktı.
5 YENİLGİ İLE İKİNCİ
Biraz açalım:
Arkas, 20 puan topladı ve ikinci sıraya yerleşti. Ancak bunu 6 galibiyet 5 yenilgiyle gerçekleştirebildi. 3. ve 4. sırada ki Fenerbahçe ile İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin galibiyet sayısı Arkas dan 1 fazla. Yani 7 maç kazandılar, 4 kez yenildiler ama 3-2'lik galibiyetler bu ikilinin İzmir takımının 1 puan arkasında kalmalarına yol açtı.
Arkas gibi 6 galibiyet, 5 yenilgi alan Ziraat Bankası 19 puan ile 5., İnegöl Belediyesi 17 puanla 6., Maliye Milli Piyango da 16 puan ile 7. oldular.
5 galibiyet 6 yenilgi 15 puanla Tokat Belediye Plevne sekizinci, Galatasaray HDI Sigorta dokuzuncu sıra da kaldılar.
Onları 4 galibiyetli Beşiktaş, 3 galibiyetli Şahinbey Belediyesi izliyor. Son sırada 2 kez kazanan Bornova Belediyesi var.
Okuduğunuz gibi öyle bir lig ki, 2-3 hafta sonra sekizinci- dokuzuncu sıradaki ekibi üst sıralarda görebiliriz.
ALKIŞLAR İNEGÖL BELEDİYESİ'NE
İşi bu kadar uzatmak yerine puan durumunu koysam mutlaka daha kolay olurdu. Ancak ligin durumunu, ekiplerin aldıkları sonuçları, bu tabloyu biraz daha netleştirmek istedim.
Peki bu güne kadar en ilgi çekici sonuçları kimler aldı? Derseniz; ben İnegöl Belediyesi ile Tokat Belediyesi Plevne Spor'u gösteririm.
Sezon başında hiç kimsenin ilk yarıyı 17 puan ile altınca sırada bitireceğini tahmin etmediği İnegöl Belediyesi'nin ortaya koyduğu voleybolla, aldığı sonuçlarla (deplasmanda Beşiktaş'ı 1-3, Fenerbahçe'yi 3-0, evinde; Arkas'ı 3-0, Galatasaray'ı 3-1, Maliye Milli Piyango'yu da 3-1 yendi. İlk hafta sahasında Bornova Anadolu Lisesi'ne kaybetmese daha da yukarılarda yer alacaktı), sporseverlerin alkışını fazlasıyla hak etti.
TOKAT PLEVNE DEVLERİ YENDİ
İnegöl gibi ilginç sonuçlara imza atan bir diğer takımda Tokat Belediyesi Plevne Spor oldu. Son haftalarda yaşadığı düşüşü bir yana bırakırsak, Plevne iddialı takımları yenerek adından fazlasıyla söz ettirdi. Kimleri mi dize getirdi?
Yazalım: evinde Arkas'ı, Galatasaray'ı, Ziraat Bankası'nı, Ankara da Halkbank'ı yendi. İstanbul da Fenerbahçe'den, (2-0 öndeydi devamını getiremedi), İstanbul B. Belediye'den 1'er puan aldı.
Böyle bir lig doğal olarak tüm voleybol severleri keyiflendiriyor. Keşke bu sezon takım sayısı 14, hatta 16 olsaydı da bu çekişmenin boyutu daha da fazlalaşsaydı.
Aslında bu yazıda takımların yapısını, oyuncu kalitesini, ortaya koydukları performansları da değerlendirmem gerekirdi. Ne var ki Fenerbahçe, İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Beşiktaş kendi salonlarında, Galatasaray HDI Sigorta da Burhan Felek de oynadığı için, ayrıca saatlerinin genelde çakışması nedeniyle İstanbul dışından gelenleri ya bir, ya da iki kez izleyebildim. Böylesine sonuçların ortaya çıktığı bir ligde 1-2 karşılaşmaya göre bir değerlendirme yapmayı da açıkçası doğru bulmadım.
BARDAĞA BOŞ TARAFTAN BAKMAK
Buraya kadar ligimizde yaşanan ilginç sonuçlara değindim. Bu birazda bardağa dolu tarafından bakmamdan kaynaklandı. Peki, ya bardağa boş tarafından bakarsak ortaya ne çıkar?
İşte orası biraz karışık. Tamam herkes birbirini yenebiliyor. 11 maçta liderin 2, arkasından gelen 2 takımın 4, 4 ekibin 5, sekizinci- dokuzuncu sıradakilerin 6, son üçün 7-8-9 yenilgileri var.
Güzel de voleybol nasıl? Sorusunun yanıtı pek de iç açıcı değil.
Büyük maliyetlerle oluşturulan kadrolar, sporcuların ortaya koydukları oyun, yabancı oyuncuların seçimi ele alındığında işte burada bir sıkıntı var.
Yani ligdeki bu didişme, ortaya çıkan beklenilmedik sonuçlar, ne yazık ki voleybolun kalitesini yükseltemedi.
AVRUPA DA BAŞKA, LİGDE BAŞKA
Bunun nedenlerini kısaca özetlersek; öncelikle Avrupa da mücadele eden takımların ligi biraz ucundan tuttuklarını söyleyebiliriz. Örnek olarak da Halkbank'ı 2, Arkas ile Ziraat Bankası'nın beşer yenilgisini gösterebiliriz. Şampiyonlar Ligi'nde işler yolunda (Gerçi Halkbank şu anda üçüncü sırada ama son iki maçında deplasmanda da olsa Hypo Tirol'u ve Ankara da Budvanska engellerini geçerek yerini bulur). Bu vitrin liginde yabancıların performansı da doğal olarak üst düzeyde. Ama içeri de yabancıların seçtikleri müsabakalara göre performans ortaya koydukları da bir gerçek.
Çünkü ligin sonunda nasılsa ilk 4 içinde kendilerine yer bulacaklar ve final grubuna puan taşınmayacağı düşünüldüğünde de şampiyonluk yarışına bir şey kaybetmemiş olarak yeniden başlayacaklar.
Diğer ekiplerin çoğunun hedefi de en azından ilk 8 içinde kalmak, böylece baraj maçları oynamak gibi bir kabusu yaşamamak, ayrıca eğer klasman grubunda kendilerine yer bulabilirlerse (burada da puan taşıma yok) Avrupa'nın kapısını aralayacak şansı yakalamak.
Bu düşünce doğru da, yapılan yanlış oyuncu tercihleri yüzünden takım kurgusunda ki sorunları, bunun getirdiği inişli- çıkışlı performansları, umulmayan sonuçları, açık farkla biten setleri nereye koyacağız?..
İşte size bardağın dolu ve boş tarafından iki değişik lige bakış açısı. Siz bu iki görüşten hangisinden yanasınız? Diye sorsam ne cevap verirdiniz?
2015 DE ULUSAL TAKIMLAR
Her yıl sonu ulusal ekiplerimiz ve kulüplerimizin neler yaptığını yazarız. 2015'i de geleneği bozmamak adına kısaca hatırlatayım.
Geçen yıl hem başarıyı, hem de üzüntüyü birlikte yaşadık.
Başarılara genel göz atarsak; 6 birincilik (Filenin Sultanlarının Montreux Turnuvası, Avrupa Olimpiyat Oyunları, Avrupa Olimpik Gençlik Oyunları, 3 Balkan Şampiyonası), 4 ikincilik (2 tane 23 Yaş Altı Dünya Şampiyonluğu, Avrupa Ligi ve Balkan Şampiyonası), 3 üçüncülük (Avrupa ile Balkan Şampiyonası), 4 de dördüncülük (1 Dünya, 2 Avrupa, 1 Balkan) elde ettik.
SULTANLAR
Filenin Sultanları ilk sınavını geleneksel hale getirilen Montreux Turnuvası'nda verdi. İyi de verdi. Ve grupta kaybettiği Japonya'yı finalde 3-2 geçerek ilk sırayı elde etti.
Avrupa Oyunları'nda bayanlarımız ise, çok iyi bir turnuva oynayarak güzümüzü güldürdü. Grup karşılaşmalarına sürpriz yapıp Polonya mağlubiyetiyle başladık. Ama yenilgi oyuncularımızı kendine getirmiş olacak ki sonra İtalya'yı, Belçika'yı Romanya'yı set vermeden 3-0 ile geçerek çeyrek file yükseldik.
Bu hızla Rusya'yı 3-1, yarı finalde ev sahibi Azerbaycan'ı 3-2, finalde de bizi grupta yenilgiyle tanıştıran Polonya'yı 3-0 ile geçip kürsünün en üst basamağına çıktık ve altın madalyayı boynumuza taktık.
GRAND PRİX DE TADIMIZ KAÇTI
Bu arada Temmuz ayının başında 3 etap, 1 de finalden oluşan Grand Prix serüvenimiz başladı. Ancak bu kez umduğumuzu bulamadık. Ankara da Belçika'ya, ABD'ye, İtalya'ya yenildik. İkinci etapta bu mağlubiyetlere Sırbistan, yine ABD ve Rusya'yı ekledik.
Böyle olunca da Amerika da yapılacak finallerde mücadele etme hedefiyle çıktığımız yolculukta ikinci gruba düşer miyiz? endişesi yaşamaya başladık. Bu duygularla gittiğimiz son etapta, Sırbistan'a bir kez daha kaybettik. Ancak daha sonra ev sahibi Almanya'yı 3-2, son maçımızda da Dominik Cumhuriyeti'ni yenip 11. sırayı alarak 2. gruba düşmekten kurtulmuş olduk. Doğal olarak bu sonuç camiada bir hayli tartışmaya neden oldu.
AVRUPA LİGİ
Temmuz'un son günlerinde A Bayanlarımız genç oyunculardan oluşan bir kadro ile Avrupa Ligi için start verdiler. 5 ayaklı bu müsabakalar sonunda yarı finale yükseldik. İsrail ile oynadığımız iki maçı da kazanıp Macaristan ile eşleştik. Deplasmanda 0-3 kaybettik. Rövanşı 3-1 aldık ama bu sonuç bizi ikinci sırada bıraktı.
23 YAŞ ALTI TAKIMIMIZ DÜNYA İKİNCİSİ
Ağustos ayında Ankara da 23 Yaş Altı Bayanlar Dünya Şampiyonası'nı organize ettik.
Kızlarımız grupta 5 rakibini de dize getirdiler. Sonra yarı finalde Japonya engelini de 3-1 ile aştılar. Finalde rakip, grupta set vermeden geçtiğimiz Brezilya oldu. Ne var ki bu kez güçlü rakibimize kaybederek kürsünün ilk sırasını onlara bıraktık.
AVRUPA ŞAMPİYONASI
26 Eylül- 4 Ekim tarihleri arasında Filenin Sultanları'nın büyük sınavı yani Avrupa Şampiyonası vardı. Hedef de kürsüydü. Grupta zorlanmadan ilk sırayı aldık. Çeyrek Finalde Belçika engelini de aştık. Bu hızla gideriz diye düşünürken yarı finalde ev sahibi Hollanda'ya yenildik. Üçüncülük için Sırbistan ile oynadık. 0-3 kaybedince kürsünün dışına düştük.
Bu sonucu olumlu karşılayanlar olsa da, ben onlarla ayni fikirde olamadım ve dördüncülüğü başarısızlık olarak niteleyenlerin arasına girdim.
A ERKEKLER SIKINTILI
Haziran'ın ortalarında erkek ekibimiz için iki önemli organizasyon çakıştı. Bir tarafta Dünya Ligi, diğer tarafta ilk kez organize edilen Avrupa Olimpiyat Oyunları. Böyle olunca takımımız 2'ye bölündü. Ancak bu düşüncenin yanlış olduğu her iki turnuvada da başarısızlıkla noktalandı.
2. Gruba yükselmek için çaba harcadığımız Dünya Ligi'nde; hem birinci, hemde ikinci etapta Karadağ'a kaybederek şansımızı kullanamadık. Ne var ki ilerleyen haftalarda büyük bir müjde aldık. FİVB'nin kararıyla gelecek sene çok istediğimiz 2. Grupta oynama hakkını yakaladık ve yüreğimize su serptik.
Azerbaycan da ise, işler iyi gitmedi. Grupta oynadığımız 5 maçta 3 galibiyet 2 yenilgi alarak çeyrek finale çıktık ama Bulgaristan'a 1-3 kaybedip evimize döndük.
Avrupa Ligi'nde de beklenenin uzağına düştük.
YÜZÜMÜZÜ 23 YAŞ ALTI TAKIMIMIZ GÜLDÜRDÜ
A Erkek Ulusal ekibimizin bizi üzen sonuçlarını unutturan bir başarıya 23 Yaş Altı Takımımız imza attı. Dubai de yapılan Dünya Şampiyonası'nda grupta Arjantin'i, Tunus'u, Meksikayı, Brezilya'yı yendik, Rusya'ya mağlup olduk. Bu sonuç bizi yarı finale taşıdı. Burada Küba'yı devirdik. Grupta olduğu gibi finalde Rusya'ya bir kez daha kaybedip ikinci olduk. Bu sonuca hepimiz alkışlayarak karşılık verdik.
Ayrıca Yıldız Erkeklerin Avrupa üçüncülüğü, pek önemsenmese de Gençlerin ve Küçüklerin Balkan Şampiyonluğu da artı puanlar olarak hanemize yazıldı.
ECZACIBAŞI VİTRA'DAN İKİ ŞAMPİYONLUK
Gelelim kulüpler bazında Avrupa da neler yaptığımıza...
Öncelik tabi ki Eczacıbaşı VitrA da. Çünkü turuncu- beyazlılar iki büyük başarıyla 2015'e damga vurdular. Önce Denizbank Şampiyonlar Ligi'n de kürsünün en basamağına çıktılar. Başarı bununla da kalmadı ve ardından da Dünya Kulüpler Şampiyonluğuna adını altın harflerle yazdırdılar.
Ayrıca Vakıfbank da Şampiyonlar Ligi'ni üçüncü sırada bitirerek bronz madalya aldı (daha önce 2011 de Vakıfbank Güneş Sigorta Türk Telekom birinci. Fenerbahçe Acıbadem üçüncü olmuştu. Böylece Polonya da bunu tekrarlamış olduk).
Bursa Büyükşehir Belediyesi evinde Challange Kupası'nı havaya kaldırarak büyük alkış aldı.
CEV Kupası'nda ise Galatasaray Daikin üçüncülüğe uzandı.
İÇERİDE NELER OLDU?
2015'i ligde erkeklerde Arkas, bayanlarda Fenerbahçe Grundig şampiyon olarak tamamladılar.
Eski adıyla Türkiye Kupası, yeni ismiyle Süper Kupa'yı ve Şampiyonlar Kupası'nı Fenerbahçe Grundig ile Halkbank müzelerine taşıdılar.
Türkiye 1. Voleybol Ligi'nin ilk devresini ise yenilgisiz Vakıfbank ile Halkbank lider olarak kapattılar.
İşte geride kalan yılın kısa görüntüsü böyleydi. Umarım 2016 bizlere daha güzel sonuçlar getirir...
DEV SINAVA GÜNLER KALDI
Yeni yılın ilk günlerinde yani 4-9 Ocak tarihleri arasında Filenin Sultanları Ankara da Rio Olimpiyat Oyunlarına gidişin biletini almaya çalışacak.
8 ekibin kozlarını paylaşacağı müsabakalar sonunda ilk sıraya alan ekip bu büyük organizasyona
katılma hakkını elde edecek. 2. ve 3. olan iki takım ise Mayıs ayında Japonya da yapılacak son elemelerde şanslarını bir daha kullanacaklar.
Bilindiği gibi ulusallar A Grubu'nda sırasıyla Hırvatistan, Almanya, Hollanda ile oynayacak. Diğer grupta ise Rusya, İtalya, Polonya, Belçika ilk iki sırayı elde edebilmenin mücadelesini verecekler.
Grup karşılaşmaları sonrası ilk iki sırayı alanlar önce yarı final de kozlarını paylaşacaklar. Kazananlar finalde, kaybedenlerde son etaba gidebilmek için üçüncü olabilmenin savaşını verecekler.
BİZ NE YAPARIZ?
Sonunda söyleyeceğimi baştan yazayım: Rusya ile final oynarız...
Neden bu düşüncedeyim?
Hatırlarsanız Avrupa Şampiyonası öncesi, “Biz çok iyi bir oyuncu grubuna sahibiz. Eğer bir aksilik yaşamazsak, Sırbistan ile final oynarız” diye yazmıştım.
Ama olmadı. Çünkü benim hesabımda “ev sahibi olsa da Hollanda'ya takılmayız, Sırbistan da Rusları yener” diye düşünmüştüm.
Ne var ki Sırbistan da bizim gibi sallanınca final yerine üçüncülük maçında buluşmuştuk. Sonra da kürsünün dışında kalmıştık.
Şu anda da ayni düşünceyi paylaşıyorum. “Biz iyi bir takımız. Evimizde oynamanın avantajını kullanarak finalde Rusya ile buluşuruz. Ankara da Olimpiyat vizesini almaya yakınız. Olmaz ise bu kez Mayıs ayında ki son elemelerde istediğimizi elde ederiz.”
AÇALIM
Grupta güzel bir sıralama ile rakiplerimizle kapışacağız. Önce gücünün bize yetmeyeceğini öngördüğüm Hırvatistan'ı yener moralleniriz (bu tür hataya yer olmayan organizasyonlarda ilk müsabaka çok önemlidir. Her takım zorlanabilir, stres, ekiplerin gerçek oyunlarını bazen ortaya koyamamalarına neden olur. Ancak rakibimizden daha iyi olduğumuzu da unutmamak gerekir).
Bir gün sonra eski gücünden çok uzaklaşmış bir Almanya'yı karşımızda bulacağız. İlk maçı kazanmanın morali, seyirci desteği bizi sonuca götürür.
3. gün bu kez karşımızda Hollanda olacak. Hatırlarsanız, onlarda Avrupa Şampiyonası'ndan kalma bir hesabımız var. Onlar bizi evlerinde devirmişlerdi. Şimdi sıra bizde. Üstelikte bu kez rakibi çok daha iyi tanıyoruz. Çünkü Hollanda'nın en iyi 3 oyuncusu Lonneke, Robin, Anne Vakıfbank da oynuyor. Lonneke ile Robin'in sorun yaratacağı kesin. Ancak Anne'nin varlığı bizim için avantaj olacaktır.
Yazılarımdan anımsayacağınız gibi, bu oyuncu hem servise karşı manşette, hem de hücumlarda sorunlu. Yani servislerimizin ilk hedefi o olacaktır. Sert servislerimize de mutlaka olumlu cevaplar alırız.
Diğer oyuncular ise bilindiği gibi çok etkili değiller ama takım oyununa katkıları iyi. Netice de ben bu kez kazanacağımıza inanıyorum.
Aslında Hollanda maçına bir başka bakış açısıyla yaklaşırsak, ilk iki karşılaşmayı geçtiğimiz için zaten yarı finali garantilemiş oluruz. Bu da bizim stresi azaltan bir oyun ortaya koymamıza yol açar ki, bu durumu avantaj olarak hanemize yazılır.
Bu mantıkta tek sıkıntı, ikinci olup yarı finalde Ruslarla eşleşmek olur. Ancak birinci olmak için her halükarda onları geçmek zorunluluğumuz var. Öte yandan Rusların Avrupa Şampiyonası'nda ki performanslarını tekrarlayacaklarını beklemiyorum. Çünkü o turnuvada ortaları çok az kullanmalarına karşın, tüm yükü sırtlanan 3 köşe oyuncusunun çok iyi günlerinde olmasıyla sonuca gitmişlerdi. Bu kez ayni şeyin olmayacağını düşünüyorum.
Peki, işler yolunda gider ve grubu birinci bitirirsek yarı finalde rakip kim olabilir?
Bana göre İtalya...
Aslında kürsülere çıkmayı alışkanlık haline getiren iyi ve başarılı jenerasyonunu kaybetmenin sıkıntısını yaşayan İtalya'nın bize çok fazla sorun çıkarmayacağına inanıyorum.
Öte yandan işlerin kötü gittiğini var sayarsak, yani grubu ikinci sırada bitirir, yarı finalde Rusya'ya kaybedersek, o zaman bizim için son elemeye katılmanın yolu yine İtalya dan geçer.
BİZ NE YAPMALIYIZ?
Öncelikle teknik kadromuza akıl vermek gibi bir derdim yok. Çünkü oyuncularla onlar antrenman yapıyorlar. Kimin ne durumda olduğunu da çok iyi bilip, görüyorlar. Ben sadece kendimce, dışarıdan, yani yüzeysel bakarak 3 konuda beyin jimnastiği yapacağım.
1- Neslihan oynamalı ve Gözde+ libero ile manşete girmeli. Çünkü oyunda sonucu belirleyecek bazı artılarımız olduğu gibi, eksilerimizde var. Bunların başında da servise karşı manşetlerimiz geliyor. 4 numara da görev yapan sporcularımızın bu konuda zaman zaman sıkıştıklarını, bu yüzden morallerinin bozularak, oyundan düştüklerini biliyoruz (aslında bu sadece bizim değil Dünya'daki tüm ülkelerin bir numaralı sorunu).
Öte yandan çok sert hücum yapan oyuncu sayımızda az. Manşeti iyi, tekniği yüksek oyunculara yer verince bu kez sert atak yapmakta sıkıntı yaşıyoruz. Sert hücumu ön plana alırsak, bu kez servise karşı manşette sıkışmalar başlıyor.
Bu ikilemi aşmanın yolunun Neslihan dan geçtiğini düşünenlerdenim. Böylece Neriman takımın skor yükünü kolayca sırtlar. Rakibe de büyük sorun çıkarır.
2- Kazanmak için en önemli silahın servislerimiz olduğunu hepimiz biliyoruz. Bu yüzden antrenörün gösterdiği oyuncuya veya bölgeye taktik servis atacağız diye asla sertliğinden vazgeçmemeliyiz.
3- Orta oyuncuları olabildiğince çok kullanmalıyız.
Sonuç olarak biz iyi takımız. Birbirleriyle oynamaya alışmış sporcularımızın varlığı ise avantajımız. Seyircinin desteğini arkasına alacak kızlarımızın gerçek güçlerini ortaya koymaları bizi Ankara dan- Rio'ya uçurmaya yeter...