Dostlar, bu hafta sizlere maçlarla ilgili düşüncelerimi yansıtamayacağım. Çünkü geçen Salı gününden bu yana “Toplantı” başlıklı yazım için eleştiri yağmuruna tutuldum. Eleştirilerin dozu biraz ağır olunca da bu kişilere cevap vermem gerektiğini düşündüm. Onun için sizlerden özür dilerim.
Arkadaşlar, yazılarınızı, yorumlarımızı okudum. Adım geçen her eleştirinizi yanıtlayacağım. O günkü toplantıda hiç soru sormadım, yorum da yapmadım. Yani söylediğiniz gibi çanak sorular sormadım. Bu arada toplantıda olmadığınız için orada neler konuşulduğunu tam anlamıyla bilmiyorsunuz. Bu nedenle ses kaydından (bilgisayarın alıcısı kullanıldığı için, konuşmaların bir kısmı boğuk ama yinede çözmeye çalıştım) soruları, yanıtlarını yazacağım. Ama eleştiriler Epirden okurlarından geldiği için önceliği onunla ilgili bölüme ayırdım. Önümüzde ki hafta diğer soruları, cevaplarını sizlerle paylaşmaya çalışacağım.
Eleştirilerin yanıtlarına bayan olduğu ve en ağırlarından birini yazdığı için Melisa Elmacıoğlu’ndan başlayayım; Sıkı, ama biraz da aşağılayan bir yazı yazmışsınız. Yaşınızı bilmiyorum ancak anladığım kadarıyla gençsiniz. Onun için olaylara sizden daha farklı bakıyorum. Kendimle ilgili konuşmayı ve yazmayı sevmem. Ancak sen ve diğer voleybol dostları beni biraz tanırsanız belki biraz daha iyi anlarsınız, değerlendirirsiniz.
67 yaşındayım. Sürekli sarı basın kartı sahibiyim. 1969 yılı Mayıs ayından bu yana gazetecilik yapıyorum (gazetede ilk imzalı yazım o tarihte çıktığı için başlangıcı oradan alıyorum). Bu zaman dilimi içinde sadece yazı yazmadım, mutfağında yıllarımı geçirdim (tüm sayfaların sekreterliğini, bugünkü ismiyle editörlüğünü yaptım), her sporu yazdım, ama voleybolu daha çok. Çünkü 14 yaşından beri, yani 53 senedir, sporcu, daha çok antrenör (1969 yılında başladım, 2004 de bıraktım. 35 sene. Görev yaptığım kulüpleri yazmayacağım). Ancak iki not düşeyim; 1984 yılında antrenörlüğünü yüklendiğim “Ankara Pazarları” ile CEV de 4’lü final oynadık. O dönemde Eczacıbaşı bayan takımı dışında Avrupa da oralarda mücadele eden ilk ekip olduk. Mete Döğüşçü ile birlikte görev yaptığımız ulusal yıldız kız takımı (1976-1977 jenerasyonu) dünya altıncılığını elde etti (Voleybolun o güne kadar yakaladığı en önemli dereceydi. Yurt içindeki çeşitli kategorilerdeki derecelere değinmek ise şimdilik gereksiz). Ayrıca yönetici, basın danışmanı olarak da görev yaptım.
Öte yandan, sol görüşlü bir talebe (68 kuşağı), bir gazeteciyim (10’u aşkın gazetede çalıştım).
Bunların içinde 3’ün yeri bir başkadır. Biraz bilgi vereyim; o dönemin en önemli gazetelerinden biri olan “Vatan” da (1976 yılında başladım, bu günküyle ilgisi yok) hayatını sola adamış bir çok kişiyle beraber olma şansını yakaladım (kimler olduklarını araştırıma zahmetine katlanırsan eminim ki şaşırırsın. Baskılar nedeniyle yayınına son verdi. Sonra yine solun önemli gazetesi: “Politika”. O da 1980 deki ihtilal de kapatıldı. Çalışanlarının bir kısmı yurt dışında yaşamak zorunda kaldı, bir bölümü de yıllarca hapis yattı. Ve 1987 yılında, Galatasaray A bayan takımında antrenörlük, hem de A erkeklerde Enver Göçener’in yardımcılığını yaparken kulüpten özel izin alınarak (Fatih Altaylı’nın girişimiyle) “Cumhuriyet” de voleybol yazmaya başladım.
Bu kadar uzun bir süre hem voleybolun içinde olursan, 44 yıldır gazetecilik yaparsan, çok şey görür, öğrenir, o günlerden bu yana değişmediğim içinde, senin aklına bile gelmeyen şeyleri yaşarsın. Şimdi sen benim gazeteciliğimi sorguluyorsun ve “Yıllardır bir çoğuyla voleybolun içinde birlikte olduğum (bana Alev Ağabey diyen) insanları “destekliyorum” dediğim için 26 yıldır voleybol yazdığım “Cumhuriyet Gazetesinden ayrıl, federasyonun basın sözcüsü ol, sana yakışır” diyorsun. Biraz ayıp etmişsin (bu arada 45 yılım dolsun, bırakacağım. Yani 1 yıl daha beklemek zorundasın).
Her insanın hayatında desteklediği bir şey vardır. Sen neden bir partiyi destekliyorsun? O partinin liderini benimsiyorsun? Sen neden takım tutuyorsun? Gibi onlarca soru da sana yöneltebilirim. Ayrıca bunun gazeteyle ne ilgisi var. Bu benim kişisel düşüncem. Kime ne. Sen gazetemde federasyonu öven bir yazı gördün mü? Okudun mu? Kaldı ki, eleştiri serbest ama iyi bir şey yaptıklarında yazarsan, tarafsın. Öylemi? Bırakın böyle işleri. Bu basit düşünceleri. İyiyi de yazarsın, kötü olanı da. Doğrusu da budur. Önemli olan art niyetli olmamak, olaylara at gözlüğüyle değil de geniş açıdan bakabilmek
Ah Melisa arkadaş, gençlik ne güzel şey değil mi? Kavga ettiğinde, karşındakini aşağıladığında, ayakların yere basmaz, yüzünden tebessüm eksik olmaz, “dersini, ağzının payını verdim” diye düşünürsün. Yaşın ilerleyip, empati yapmaya başladığında bazı şeylerin bu kadar kolay olmadığını sende anlayacaksın. Eskiler, “dilin kemiği yoktur” derler. Bilgisayar hayatımıza girdiğinden bu yana, artık parmaklarında ayarı kalmadı. Bugün beni rahatça aşağılayabiliyorsun. Hatta yaptığım öz eleştiriyi sadece Epirden’e gönderme olarak değerlendirmişsin. Aslında benim sözüm kendimde dahil herkese. Gerçi o da senin gibi
tüm yazıyı üstüne almış. Yazısının bir bölümünde “Son 15 yılda 9.800 küsür köşe yazısı, yazmış, özel haber yapmışım… Köşe yazılarımın bölümlerini nazara aldığında 100.000 ayrı şey yazmışım... Son zamanlarda maalesef en yakın dostlarımın bana besledikleri, açık/gizli saldırılara dönüşen, fesatlık/kıskançlık/rahatsızlık oradan geliyor diye düşünüyorum...” demiş.
Bu kadar okuru olan yazar kıskanılmaz mı? Herkes kıskanır. Allah daha fazla okur versin. Ne diyeyim ki. 44 yıllını yazı yazarak geçiren ben bile bu rakamlara asla yaklaşamadım. Yani Sezar’ın hakkını, Sezar’a vermek gerekir. Yeri gelmişken bir not düşeyim; sizler yine pek bilmezsiniz gazetem dışında voleybolun ilk internet sitesi olan “Voleybolum.com” da
2003-2010 yılları arasında 7 yıl her hafta yazı yazdım. Kapandıktan sonra da sadece, bugün 8. yılını dolduran “Voleybol Manşet” dergisinde ilk sayısından bu yana yazılarım çıkıyor. Diğer sitelerden de yazmam için teklifler aldım. Ayırım yapmış olmamak için kibarca geri çevirdim. Peki ne oldu da şimdi buradayım. Anlatayım. Geçen yıl bir televizyonda Korhan Gün ile program yapacaktık. Tam sponsor bulduk, TV biraz geri çekildi. Böylece programı hayata geçiremedik. Sonra tekrar TV olanağı çıktı ve kez de bulduğumuz firmadan onay alamadık. Hala araştırmaları sürüyor. Bu süreç içinde Korhan, “sponsorlarla konuşmaya gittiğimde seninle ilgili daha detaylı bilgi olsun istiyorum. Eğer benim sitede yazarsan, benim yorumcum bu kişi olacak, yazıları da şunlar” diyebileyim. Bu düşünce bana mantıklı geldi. Ancak ben her hafta yazamam 15 günde biri kabul edersen olur. Dedim ve başladım. İlk yazımda 5 Ağustos da çıktı. Ama gündem yoğun olduğu için her hafta yazmak zorunda kaldım. Önümüzdeki günlerde de sanırım normale döneceğim. Onu da “eleştirdiğimiz için artık az yazıyor” diye değerlendirmeyin.
TV’den söz açılmışken bir küçük ilave yapayım; 15 yılı aşkın bir zaman, televizyonlardaki canlı maç yayınlarında yorumculuk, ayrıca, 3 yıla yakın da Enver Bağlarbaşı ile hiç ara vermeden her hafta Beşiktaş TV’de voleybol programı yaptık
Eleştirinin içinde bir de “Hasan Hoca'nın bir tel saçı kadar hükmünüz kalmamıştır artık. O saça da aptesli yaklaşmanız şartıyla.” Demişsin.
Ne yapalım biz senin gözünde Epirden Hoca kadar değerli olamayabiliriz. Arabesk bir cümleyle cevap verirsek, “Kader utansın” diyelim ve noktayı koyalım. Çünkü gençler daima haklıdırlar.
Son sözüm; karşındaki kişiyle ayni görüşte olmasan da, kimseyi aşağılama. Önemli olan seviyeli eleştiriler ve tartışmalardır. Bugün başka, yarın başka söyleyenlerden çok, yani arkadan dolaşmadan fikirlerini söyleyenlere de saygı duy. Kavga, ağır sözler, kimseyi karşısındakinden daha üstün göstermez. Umarım bir gün senin bana yazdığın gibi kimse sana böylesine ağır cümleler kurmaz.
Bu arada bir not düşeyim. Gazetecilik yüksek okulunda hocalarımız, gazeteler de tecrübeli ağabeylerimiz, bizlere hep; “bir çok konuda bilgi sahibi olursun ama sadece birkaç tanesini iyi bilir, tartışır ve fikirlerini ortaya koyarsın. Konuyu ucundan bilip de, ortaya çıkarsan, karşındakiler eninde sonunda seni mahcup ederler. Özür dilemek zorunda kalırsın. Özür dilememek istemiyorsan, birini suçlarken elinde bir belgen olsun. Ayrıca, eğer senin dışında bir olay gelişmişse ve konunun içinde değilsen, suçlanan tarafında görüşünü al. Sonra yaz. Ancak yorum yapmadan yansıtırsan, doğru olanı yapmış olursun” derlerdi. O gün toplantıda buna yakın şeyler söylendi, bende eskiyi hatırlayarak yazıma almıştım.
Yolun açık, voleybol sevgin daim olsun. Melisa.
BİR NOT: Beni eleştiren dostlar; gerçekten var mısınız? Eğer isimleriniz gerçekse ve bir gün yolunuz Burhan Felek Spor Salonu’na düşerse misafirim olun. Birlikte bir kahve içelim, bir birimize kötü söz söylemeden voleybolu tartışalım. Olur mu?
Gelelim diğer arkadaşlara;
Muratcan Öztürk, : “Ben Ö. Mutlugil'in açıklamalarından çok tatmin oldum. Zaten eskiden benim sporcumdu (A. Anakök)
YOK ARTIK!”
Cevap: Aslında var artık. Okuduğunu anlamak ve doğrusunu yazmak yerine yorumuna göre benim söylemediğim şeyi dilene dolayıp alaya almışsın. Benim yazımda Mutlugil’in açıklamalarından tatmin oldum cümlesi yok. Çünkü soruları Mutlugil ile konunun sorumluları yanıtladı. Ayrıca eskiden benim sporcum değildi. Ben başkalarını kastetmiştim. Görüyorsun ya, içinden, aklından ne geçiyorsa sen eleştirini ona göre yapmışsın.
Ferit Kılıçarslan: “İnsan sevdiği işi yaparsa, sevdiği iş de o insanı bambaşka bir insan yapar.
Hasan Uğur Epirden sevdiği işi yapmış hep. Hiç arada sıkışmamış. Organizatörlük, sanat danışmanlığı, şairlik, yazarlık yapmış.
Bu işlerin hepsi de sevdiği işler.
Sevgi katlanarak geri döner kişiye.
Ona da dönmüş.
Cengiz Tokgöz anlayabilmiş mi?
Ne gezer?
Anlayabilir mi?
Asla!
Ahmet Göksu anlamış mı?
Katiyen.
Bundan sonra anlama ihtimali var mı?
Asla!
Alev Anakök anlamış mıdır?
Anlamış olsaydı anlardık.
Bundan sonra anlayabilir mi?
Asla.”
Cevap: Melisa’ya yanıt verirken özellikle spor ve gazetecilik hayatımı biraz genişlettim ki; sen ve senin gibi genç eleştirmenler, tanımadığı kişileri yererken biraz daha dikkatli olsunlar. Çünkü ipin ucu biraz kaçıyor. Sizinle ayni düşünceyi paylaşmayan insanlarında varlığını kabul edip saygı duymalısınız ki eleştirilerinizin bir değeri olsun ve yerine ulaşsın. Meslek sevgisine gelince; Beni tanımadığın halde, neyi sevip sevmediğimi nasıl anladın ve değerlendirdin? Genç arkadaş…
Cevabına senin cümlelerinle devam edeyim; Yani beni anlayabilmiş olsaydın, anlardım, bundan sonra anlayabilir misin? “Asla” demeyeceğim ama şüpheliyim.
Enes Danişmend: Boşuna zahmet etmeyin. Soru sormamak için katıldığınız bir basın toplantısında ne işiniz vardı onu da anlayamadık ama neyse. Tapelerle falan uğraşıp yormayın o dürüst,tarafsız gözlerinizi.Sizin sayfanızı okumayacağız.Doğruları söyleyen biri var. O yeter bize. Saygılarımızla. Cevap: Son 2, 2.5 seneye kadar bende toplantılarda sorular sordum. Şimdi dinlemeyi tercih ediyorum. Yani bu soru sormama sadece bu toplantıyla ilgili değil. Eski federasyon başkanı Erol Ünal Karabıyık’ın son toplantısında da, daha sonra kulüplerin yaptıkları toplantılarda da soru sormadım. Çünkü sorular tartışmaya ve kişisel suçlamalara dönüşmesin, bu yüzden toplantının havası kaçmasın, “gerginlik”, söylenecek, açıklanacak şeylerin önüne geçmesin diye susuyorum. Çünkü ağız dalaşını sevmiyorum. Bu toplantıda da böyle oldu. Bu arada arkadaşlarımız zaten aramızda konuştuğumuz, tartıştığımız tüm soruları yöneltiyorlar. Eğer unutulan bir şey olursa o zaman ilave etmek için söz alırız. Ayrıca bu toplantıya Epirden’in günler öncesinden hazırlandığını, yazılarından da neler soracağını biliyorduk. Onun sorularını, kendisinden önce hiçbir arkadaşımızda gündeme getirmek istemedi. “Tapelerle uğraşma zaten senin sayfanı okumuyoruz” demişsin. Toplantıya katılmayanlar, sadece Epirden’in yazdığı soru cevapları öğrenebildi. Arkadaşların hangi soruları sorulduğunu, yanıtları kimlerin verdiğini, yapılan yorumları kimse bilmiyor. Epirden’in toplantı sonrası yazısını okuyanlar biraz öğrenebildiler. Ama o bile sorularının yanıtlarını kısa, yani özet olarak yazdı. Onun için ben, tüm soru ve yanıtları, yapılan yorumları, kelime bile atlamadan vermek istedim. Bilgisayarım bozulduğu için, ağır aksak çalışan eskisiyle boğuşuyorum. Onun için yazıyı iki haftaya yaymayı planladım. Öte yandan bu işi yaparken çok zorlandığımı uzun saatler harcadığımı da itiraf etmem gerekiyor. Okumaya gelince; Zorlayan yok. Ancak diğer arkadaşlara yazdığım gibi sana da söyleyeyim. Tek kişinin görüş ve düşünceleriyle yetinirsen, sadece onun söylemleri senin doğruların olur. Onun için beğenmediğin kişilerinde yazılarını okursan, en azından iki görüşü karşılaştırma, tartma şansını yakalarsın. Bu da sanırım doğruyu bulmada sana daha çok yardımcı olur. Bu arada sana bir sorum var. Bu gerçek ismin mi? Yoksa saklıyor musun?
Salih Altın: “Üzüldüğüm ve içimi acıtan şu ki sizleri gözümüzde çok büyütmüşüz.” Cevap: Bizleri gözünde ne fazla büyüt, ne de küçült. Senin değerlendirmen nereye oturuyorsa o geçerlidir. Neticede bizlerde insanız. Farklı düşünebilir, farklı konuşabilir ve yazabiliriz. Bu arada şunu söylemeliyim ki, genelde “voleybol oyununu” tartışmak yerine, başka şeyler hepinizin ilgisini daha çok çekiyor. Eleştirileri de o yönde yapıyorsunuz. Aslında voleybolun güzelliklerini gündemde tutmak branşımıza daha çok katkı yapar. Bu arada eleştiri yapmak kolaydır. Ortaya bir şey atarsın, herkes içine atlar. Lastik gibi çekip durursun. Ama nedense hiç kimse bu eleştirdiği konunun düzelmesi için bir öneri getirmez.
Üsküdarlı: Alev hocam taraflı olduğunuzu söylüyorsunuz . hakem hatası olduğunu söylüyorsunuz geçen hafta daha evvelki maçlardaki hatalar böyle hep devam mı edecek .İki gün önce Malatya esenlik bel Kızıltepe maçında hakem hatasından dolayı takım duran adam eylemi yapılmış.hakem hataları her şehirde siz yorum yapamıyorsunuz zira tarafsınız o zaman takımlarınne yapması lazım olan takımlara oluyor taraf olduğunuz için gazete adı vermeyeceksiniz cumhuriyet gazetesinim n adını yandaşlığa çıkarmayın Cevap: Bak dostum, benden cevap bekliyorsan, önce aslanlar gibi adını soyadını yazacak, sonra da soruyu yönelteceksin. Bu bir. İkincisi; voleybola başladığımda da hakem hataları vardı, şimdi de var. Her branşta da oluyor. Üstelik voleybola hız ve güç ön planda. Onun için hakemlerde pozisyonu kaçırabiliyorlar. Bunun çaresi de yok. Merkez Hakem Komiteleri her zaman bu işi bilen insanlardan oluşur. Kurslar, seminerler düzenlenir ama yine de hata yapılır. Son yıllarda hakemlerin yükünü azaltmak için çareler aranıyor. Büyük organizasyonlarda yardımcı hakem, itiraz olduğunda monitöre bakarak doğruyu arıyor. Ama bazen monitör bile çözüm olmuyor. Şu anda sende biliyorsun, MHK’nin başında düdük çaldığı yıllarda dünyanın en iyi 3 hakemi arasında gösterilen Ümit Sokullu var. O ve arkadaşları mutlaka hataların azalması için çaba gösteriyorlardır. Ancak ne yaparsan yap hakem hataları mutlaka olur. Önemli olan çalınan düdüğün art niyetli olup olmamasıdır. Üsküdarlı, “taraf” sözüyle ilgili değerlendirmemi yukarıda ki satırlarda Melisa arkadaşımıza verdiğim. O bölümü okuyabilirsin.
Levent: Sayin Anakok,
Buradaki yorumunuz okudum, Toplantıda hic soru sormadiginizi yazmissiniz. Bunun sebebi asagidaki seceneklerden biri olabilir.
1. TVF nin bu gune kadar yapmis oldugu icraatlara sayginiz ve itimadiniz olmadigi icin katildiginiz bu toplantida herhangi bir soru sormayi gereksiz ve luzumsuz bulmus olabilirsiniz.
2. TVF bugune kadar yapmis oldugu butun icraatlara katildigiz ve kendilerine destek oldugunuz icin sadece toplantiya bir katilimci olarak bulunup duruma boyle bir yaklasim icinde olmussunuzdur.
3. Yapilan bunca elestrilere ragmen ben kendi isimi yaparim her turlu seye kulagimi ve gozumu kapatip hic bir tartismaya ve hic kimse ile polemige girmeden kosemde yazilarima devam ederim dusunmus olabilirsiniz.
Bunlarin hepsi bir secenek ama ben sahsen toplantiya katilan sizin gibi gazetecilerin soru sormasini TVF icraatlarini sorgulamasini beklerdim eger bu yapilmiyacaksa niye toplantiya katilmak zahmetine bulundunuz bunu anlamak guc. Bu konuda bir aciklama yapabiliseniz kafalardaki soru isaretlerine de aydinlik getirmis olursunuz. Bi taraf olmak bertaraf olmaktir diye bir laf vardir bence kamu oyuna inandiginiz seylerin ne oldugunu bu konularda yazmanizda fayda olur diye dusunenlerdenim. Cevap. Yukarıdaki soruların hiç biri değil. Nedenini Enes Danışmend beye verdiğim yanıtta bulabilirsin. Ancak yorumuna katılıyorum.
EPİRDEN’İN SORULARI
Gelelim bilgilendirme toplantısındaki Epirden’in sorularına. Önce onun sizlere yansıttığı soru- cevapları alacağım. Altına da bozuk ses kaydından çıkarabildiğim kadarıyla yanıtların uzun şeklini vereceğim.
Basın çatısı altında olup da, kimilerinin lütfedip icabet etmediği, kimilerinin susma haklarını (!) kullandığı, kimilerinin kendi özellerini (!) paylaştığı, bazılarının müthiş emsalsiz el etek öpme girişimlerinde (!) bulunduğu, bazılarının usta cici sorular (!) sorduğu toplantıda sorularımı sordum, cevaplarımı aldım… Amacım sadece sorularıma cevap almaktı zaten, tartışmak, kavga etmek değil ?... İşte o sorularım, aldığım cevaplar
-Plaj voleybolunda bol turnuva var, sporcu yok !...Genele yayma çabası görülmemekte ?... 16-20 kız, 20-30 erkek sporcuyla bu branşı yerinden kıpırdatamazsınız ?... Üzerinde bile durulmayan formülüm mutlaka uygulanmalıdır ?... ÖZKAN MUTLUGİL : Evet doğrudur. Plaj Voleybolunda şu ana kadar istediğimiz mesafeyi kat edemedik. Üst düzeyde 3 Erkek sporcumuz var. Amacımız alttan plaj voleybolcusu yetiştirmek. Salon şartları çok iyi olduğundan plaja sporcu bulamıyoruz.
Epirden’in uzun sorusu: (Yorumda yaparak özelini ilgilendiren bir soru sordu), Sonra devam etti; Plaj voleybolunda 1 takımımız var. Ben bazen 1.5 takım diyorum. O kardeşlerimizde olmasa plaj voleybolunun sunumunu ne şekilde yapardınız çok merek ediyorum. Ha bu plaj voleybolunda aktif veya aktif olmayan adı geçen, siz rakam verdiniz ya, bende veriyorum. 16-20 kızımız var. Erkeklerde 20-30 sporcumuz var. Yani potansiyel olarak 40-50 lisanslı potansiyel sporcu var. Hala bu şekilde götürmeyi mi düşünüyorsunuz? Bu çok önemli bir soru, benim uzmanlık sorum.
Mutlugil’in uzun cevabı: Bu konuda içim açıyor. Uluslararası düzeyde geliştirdiğimiz 3 tane aktif sporcumuz var. Bunların iki tanesi defansçı, biri blokçu. Eğer şu an fizikli 3-4 blokçu bulduğumuz taktirde plaj voleybolu sadece erkekler kategorisinde 4 takımımız olur. Size anlatmak isteğimim şuydu. Puan sistemi nedeniyle eğer oyuncularımız uluslararası müsabakalara katılıp kendi puanlarını almazlarsa, seneler boyunca ana tabloya giremeyiz. Bu nedenle bu sene yaptığımız stratejiye göre sadece, plaj voleybolunun farklı bir spor olması gerektiğini anlattık. Voleybol oynayan arkadaşlarımız salon voleybolundan para kazanıyor. Ciddi paralar kazanıyorlar. Bu bizim handikabımız. Ama ne yapacağız. Bir şekilde bunu çözeceğiz. Eğer uluslararası performans plaj voleybolcusu yaratacaksak, işi bu olacak voleybolcular bulmalıyız. Yaz boyunca plaj voleybolunda bir çok organizasyonlar yaptık. Salon voleybolcuları oynasınlar diye. Bende size sormak istiyorum. Nerede bu oyuncularımız? Bu kadar yapılan çalışmaların sonucunda maalesef yeterli oyuncumum yok. Yapacağımız şu; Bizim yaş altı gruplarımız var. yazında yaş altı gruplarındaki oyuncuları uluslararası düzeyde tecrübelendirerek plaj voleybolcusu yapmaya çalışacağız . Aksi taktirde, salonda oynayan voleybolcularının, konaklama ücretlerimiz ödenirse, yaz tatilini de aradan çıkarırız mantığıyla ancak bu noktaya geliriz. Şimdi yeni stratejimiz şu; işi plaj voleybolu olan, kulüpten kazandığı paralarla hayatını idame ettirecek yeni jenerasyona ihtiyacımız var. Bu jenerasyona yaz boyunca turnuvalar düzenleyerek, onlara konaklama, yaz tatili imkanı, hedef vererek, plaj voleyboluna konsantre etme çalışacağız. Bizim düşündüğümüz yaptığımız strateji budur. Gecen sene bunun birinci bölümü yapılmıştır. Oyuncular, kulüpler katılmıştır ama maalesef seviye düşüktür. Bu seviye ile bir yere gidemeyiz. Bunların içine acaba birkaç tane yabancı oyuncu katarsak sporcularımızın birbirleriyle rekabetini de artırarak onları geliştirebilirmiyizi araştırıyoruz. Sonuçta, şu andaki durumda uluslararası plaj voleybolcumuz az. İyi defans yapan sporcularımız var. Maalesef onlarında blokları zayıf. Salondan oyuncu çağıramıyoruz çünkü maddi imkanları var. Şu başka stratejimiz; alt yapılardaki oyuncularımızı süratle yukarı çıkarmak.
Epirden: Buradaki arkadaşlarım, davetlim olarak benim turnuvalarımda bulundular. Bir zamanlar ben 70-80 bayan sporcuyla turnuvalar yaptım. Sorunuza cevap veriyorum. Ben hep patinaj yaptım. Çünkü dediğiniz gibi konuları, sorunları çok iyi biliyorum. Sizin alt yapı çalışmalarınızın da çok büyük bir sonuç vereceğine inanmıyorum. Yani sizde patinaj yapacaksınız. Lütfettiniz beni çağırdınız. Orada küçük bir dosya takdim ettim. Vermiş olduğum dosyada ki formülü iddia ediyorum cesur bir şekilde yürürlüğe sokun, uygulayınız, 3 senede biz Rio olmasa bile, 2020 olimpiyatına kızlarda ve erkeklerde takım sokmaz isek, ben uluslararası diplomamı ortasından yırtmayı şu anda size taahhüt ediyorum. Bu kadar da iddialıyım.
Mutlugil: Bana sunduğunuz dosyadaki önerinizi buradaki arkadaşlarla da paylaşır mısınız?
Epirden: Tabi. Ben dedim ki sayın başkanıma. Bir mecburiyet koyun. Diyin ki; ey Türkiye 1. Ligi takımları. Bayanlar ve erkeklerde, 2014-2015 sezonundan itibaren plaj voleybolunda birer takım mecburiyetiniz var. ikinci sene yani 2015-2016 da ey birinci lig kulüpleri gelin buraya şimdi ikinci takımları istiyorum. Ey ikinci lig takımları sizlerden birer takım istiyorum. İlk iki sene ligler dileyen herkese açık olsun, isteyen gelsin katılsın. Bir gün gelecek birinci ligden üçer takım, ikinci ligden ikişer, üçüncü ligden birer takım mecburiyeti potansiyeli çok fazlalaştıracak. Bir gün gelecek yüzlerce takım olacak. Kulüp menşeli takımlar olduğu içinde kulüpler, bu sporcuyu bulmak, beslemek, yani pastanın içine dahil etmek ve o şekilde de plaj voleybolun katkıda bulunmak zorunda kalacaklar. Galatasaray, Fenerbahçe Beşiktaş, Vakıfbank, bilmem ne kulübü işin içersine girdikten sonra basın daha büyük bir hareket sağlayacak. Sponsorların iştahı artacak. Seyirci potansiyeli yükselecek. Daha fazlasına gerek yok ana tablo bu. Bunu başkana sundum, kabul eder, etmez saygı duyuyorum ama yapılırsa iddia ediyorum. Türkiye de 600 tane takım olur. Ben plajların kum haritasını çıkarttım. 100-150 tane plajın kumunu evimde laboratuar gibi saklayan adamım. Bu kadarda plaj voleybolu hastası olduğumu bilin.
Kişisel görüşüm: Motta konusu ne oldu onlara hiç girmek istemiyorum. Haklı olduğunuz şeyler var. Ama Barbolini seçimi bence yanlış bir seçimdir. Kişisel görüşüm. Yanlış olduğu yarın öbür gün daha çok anlaşılacaktır. Maalesef.
Çok üzüldüğüm bir diğer konu daha var. Diyecek siniz ki, hocam her şeye alınıyorsun. Alınmanın ötesinde üzüldüğüm bir konu var. Ben bu sene size vermiş olduğum, saygım icabı vermiş olduğum bir dilekçem var. Şurada Konyaaltı ile ilgili. Bu konuda bir yazı geldi. Kutluyorum sizi yeni görevinizden dolayı sayın İşçi. Hanfendi kanalıyla, bana yazdığı yazıda malumunuzdur, gelen yabancı sporcuların 3 günlüğüne, 5 günlüğüne gelen yabancı sporcuların oturma iznini isteyen bir resmi yazı geldi. Bunlar turist olarak geliyor, misafirim olarak geliyorlar. 5 kuruşta para vermiyorum kendi ceplerinden biletlerini alıp geliyorlar. Daha önceden veriyordum. Şimdi vermiyorum. Soruyorum bu hangi madde, hangi yönetmelik gereği? Ayni yönetmelik federasyon organizasyonları içinde geçerli değil mi? Federasyon olarak, siz getirdiğiniz oyunculardan oturma izni istiyor musunuz?
Mutlugil: Uzun zamandır plaj voleybolunun içindesiniz. Voleybol federasyonunun plaj voleybolun talimatlarını çok iyi bilmelisiniz. En iyi sizin bilmeniz lazım. Burada sizin organize ettiğiniz turnuvayla ilgili ne yapmak isteğinizi soruyoruz. Siz bunların içinden şenlik statüsünü seçiyorsunuz. Daha önce hatırlarsanız sizin organize ettiğiniz ve FİVB’ye bildirilmediğiniz turnuvalar yüzünden bazı uluslar arası federasyonlar ve oyuncular ceza almak gibi bir durumla karşı karşıya kaldılar.
Epirden: Resmi belgesi var mı bunun?
Mutlugil: Biraz müsaade edin. FİVB en büyük kurum. Diyor ki eğer uluslararası bir turnuva düzenliyorsan bana kaydettireceksin. Kaydını da Türkiye Voleybol Federasyonu üzerinden yapacaksın. Daha önce izin almadan yaptınız bir turnuvaya katılan, katılmak isteyen oyuncular ceza alma riskiyle karşı karşıya kaldılar. Bu talimat 6 sene önce veya 5 sene önce çıkan bir talimattır. Çok iyi bilmeniz gerekir. Siz bizden hakem istemiyorsunuz. Voleybol federasyonunu gözetiminde uluslararası bir turnuva istemiyorsunuz. O zaman diyorsunuz ki, ben beden eğitimi öğretmenlerini kullanıyorum. Hakem olarak, görevli olarak. Bu bir festival, şenlik statüsündedir. Festival ve şenlik statüsüne girdiğiniz zaman TVF’nin görevi sizi gözetmek ve kollamaktır. Siz yabancı bir oyuncuyu uluslararası bir turnuva olamamasına rağmen ülkemize çağırıp ağırlıyorsanız, cep haçlığı veriyorsanız, siz bu kişilerin oturma iznini almak zorundasınız. Aksi taktirde birisi sizin için suç duyurusunda bulunursa ceza alırsınız. TVF’nin talimatı aslında sizi korumak için alınmıştır. Çünkü turistik amaçlı bir yabancıyı Türkiye’ye getirip, konaklatıp cep harçlığı verdiğiniz zaman, yarın öbür gün devlet tarafından soruşturulursunuz. Bu durum iki tane şarta bağlıdır. Önce oturma izni alacaksınız, sonra çalışma izni alacaksınız. TVF’nin görevi: Türkiye sınırları içinde hem paylaştığımız konu, hem de kuralları denetlemek. Bu kural sadece size uygulanmış kural değil. Bugün bende şahsım adına Türkiye’nin her hangi bir yerinde bir turnuva düzenleyeceksem, ya uluslar arası kaydettireceğim. TVF üzerinden FİVB’ye kaydettireceğim, tüm dünyaya duyuracağım, tüm dünya oyuncularını çağıracağım. O zaman da ödeyeceğim para büyüktür. Ama şenlik adı altında bunu uluslararasına döndürürseniz, yarın öbür gün aman dikkat edin, böyle bir şey varsa, bu kişilerle ilgili oturma izni müracaatında bulunun, çalışma izni alın, vergileri ödeyin ki bir sorununuz olmasın. Talimat çok net ve açık. Sahsınıza özel değil. bugün Türkiye cumhuriyetinde kim şenlik tipi plaj voleybolu turnuvası yapacaksa bu kurala aykırı davranamaz.
Epirden: Ben her hangi bir para ödemiyorsam?
Mutlugil: Hiç fark etmez. Türkiye de ikamet etmeyen bir yabancıya hizmet alımı karşılığında bir ücret ödeyemeseniz. Daha önce bunlar yapılmış.
Epirden: Bir kuruş verdiğime dair ispat edemezler. Bakın; hiç bir sporcuya ne uçak bileti, ne para vermedim. Bakın daha önce, 3 sene önce yaptım. Yani bir kuruş cep harçlığı vermiyorum. Ha, konaklamasını, yemesini içmesini karşılıyorum. Misafirim onlar benim.
Ahmet Göksu: Bu konuyla ilgili araya gireyim. Akif bey biliyor Ankara da Fenerbahçe- Telekom basket maçında ponpon kızlar çıktı. Emniyet müdürü geldi ponpon kızların valilik izni var mı? diye sordu. Yok dediler. Gösteri yaptırmadı. “Valilik izni olmadın yani çalışma izni olmadan yapamazlar”. Dedi.
Mutlugil: Show amaçlı şenlikler, festivaller burada yapılırsa sorumlu biziz.
Epirden: Ben belli bir sorun yaşatmayacağıma burada söz veriyorum.
Nihal İşçi: Şöyle bir hatırlatmada bulunuyoruz. Söz konusu turnuvada yabancı sporcuların yer alması planlanıyorsa oturma müsaadesi ile ilgili uyarıda bulunuyoruz. Yapıyorsunuz demiyoruz. Konuya dikkat edin diyoruz.
(Bu bölümde bir kesinti olmuş…), Başkan Fabrika voleybol projesiyle ilgili bir soruya cevap verirken yeniden kayıt başlamış. Yanıtı bittikten sonra… Epirden: Çok güzel bir proje. Bu projeye hainlik yapmak demektir, karşı çıkmak. Ama benim bir tereddüdüm var. Bir kimyasal, yani bir doku uyuşmazlığı görüyorum, hissediyorum. Milli Eğitim Bakanlığıyla voleybol federasyonu arasında bir doku uyuşmazlığı seziyorum. Yanılabilirim. O sezgimin içerisinde son zamanlarda devamlı üzerine gittiğim. Beden eğitimi öğretmenlerinin bana sıkça katıldığı bir konu var. Şu anda üzücüdür okullarda beden eğitimi dersi haftada bir gün 40 dakikadır. Çocuğun giyinmesi, soyunması, terini alması 20 dakikadır. Kısa bir ısınma, hadi alın topu çocuklar bahçede oynayın. Bu bir beden eğitimi dersi değildir. Isınma süreci bile ortalama 20 dakika, 30 dakikadır. Yani, 0 olarak 0. Elde var 0. Spor bu şekildi ilk öğretim okullarında , hal böyleyken, böyle bir doku içersinde sizin allayıp pullayıp alkışladığım bu projenin çok sağlıklı yürüyeceğini maalesef tahmin edemiyorum, bu kişisel görüşüm.
-Bayanlarda sakat oldukları gerekçeleriyle kadrodan çıkarılan sporcuların sapasağlam olmasalar da görev yapacak durumda olduğu konuşuluyor ?... Bu sporcuların raporları mevcut mudur ?... Paylaşabilir misiniz ?... ÖZKAN MUTLUGİL : TVF Sağlık Kurullarıyla hiçbir sporcuyu riske etmez. Sağlık sorunları olan sporcuları hastaneye sevk ediyoruz. MR ve Sağlık raporları doğrultusunda uygun görmediğimiz sporcuların durumlarını Kulüp doktorlarıyla anında paylaşıyoruz.
Epirden’in uzun sorusu: Avrupa şampiyonasından hep eksikler var, sakatlar var. Bu 6 sakatın içinde Neriman biliniyor, Esra biliniyor. Dördüncü, beşinci, altıncı sakatlar kimdir? Nasıl bir sakatlıkları var? Bazen yazıyorlar ben bile cevap vermekte zorlanıyorum. Bu kızlar, siz orada Avrupa Şampiyonası oynarken bu kızlar, antrenmanlarında kenarda böyle basit veya kondisyon, fiziksel gelişim çalışması yapmadılar. Baya top çalışması yaptılar. Bu herkesin dikkatini çekiyor. Başta sorularımdan bir tanesi de size açıklamak isteğim, anlatmak isteğim bazı sorular, soruluyor. Ama şöyle, ama böyle, kızacağınız, kızmayacağınız şeyler. Bu arada hatalarım yok değil. bundan sonra daha dikkat edeceğim. Özetle yakın bir zamanda sevgili Korhan Gün, siteyi değiştiriyor. Yazan gerçek ismiyle, gerçek adresiyle girecek. Bu 6 sakat sporcu üzerine çok soru soruldu ve cevapta vermediğin sürece senaryolar üretiliyor. Bu senaryolardan en fazla ben rahatsız oluyorum. Siz neden rahatsız olmayasınız ki. Step bay step gidelim.
Mutlugil’in uzun cevabı: Ben böyle bir soru almadım. Bizim cep telefonlarımız 365 gün 24 saat açık. Kimse böyle bir şey sormadı. Ama yorum yapan arkadaşlar soru sorulursa cevap veririz. Ben cevap vereyim. Bayan milli takımdan mı bahsediyorsunuz. Ben size bir süreç anlatayım. Çok ayaklı bir turnuva oynuyoruz. Önemli bir turnuva oynuyor milli takımımız. Bir haber çıkıyor gazetede, bunun bundan sonra oyuncular kulüpler bizi arama başlıyor. Oyuncularım hakkında bilgi verir misiniz, endişe duyuyoruz şeklinde. Bu sporcunun sağlık durumuyla ilgili bilgi verir misiniz endişe duyuyoruz şeklinde. Arkasından takımımız maça çıkacakken, bir oyuncumuz geliyor, “Ben bugün maça çıkmak istemiyorum. Diz sakatlığım var, diye maça çıkmıyor. Bu olaydan 5 gün sonra takımımız İstanbul da kampa girip Avrupa Şampiyonası’na hazırlanması gerekiyor. Arkadaşlar TVF Sağlık Kurulları, Yönetim Kurulu, Türkiye sınırları içersinde hiçbir sporcunun sağlığını riske etmez. Kimsenin spor sakatlığı nedeniyle voleybol hayatının bitmesine müsaade etmez. Milli takım döner dönmez bahsedilen oyuncuyu hastaneye gönderiyoruz. Orada tedavi amaçlı röntgen filmini çektirip, sağlık kuruluna veriyoruz. Hakikaten daha önce belirlenen milli takıma ilk katıldığı tarihte belirlenenden ileriye giden bir sorun olduğunu görüyoruz. En son 5 gün önce yapılan, turnuva esnasında doktorumuzun yaptığı muayeneye paralel sağlık kurumumuz, bu arkadaşımızın acilen bu uzun süren ve kronikleşen sakatlığının tedavi edilmesi gerektiğini, en azından bu sezona yetişmesi için hemen kulüp doktoruna sebepleriyle bildirilmesine karar veriyor. Maalesef bu olayın oluşumundan bir gün sonra, ben bu arkadaşımızı şans eseri bir salonu ziyaret ederken antrenmanda fark ediyorum. Antrenörden izin alarak yanıma çağırıyorum. Hiç kimsenin arasında değil, özel bir odaya çağırıyorum. Milli sporcumuzdur, onu incitmeden, diyorum ki “sen raporlusun 5 gün önce maça çıkmadın, bu sorununu hemen hallet ki, hep beraber milli takımla uzun zorlu bir yolculuğa çıkacağız. Bunu hemen hallet. Artı kulübünden, artı milli takımdan uzak kalma, daha fazla faydalı ol. Antrenmanın, antrenöründen izin alarak hemen bırak, kulüp doktorunla görüş, vakit kaybetmeden, tedavi sürecini başlat” diye uyarıyorum. Bundan sonrası arkadaşımızın sorumluluğunda. Biz TVF olarak, hem kulübüne, hem kendisine yazılı ikazımızı yaptık. Bundan sonra olayın tekerrüründe bizim farklı kurallarımız devreye girecektir. Bu her milli sporcu için geçerlidir. Şu ana kadar olan dönem için milli takımımızda oynayan tüm sporcularımıza çok teşekkür ederim. Voleybolu bırakanlar, şu an oynayanlar, hepsi büyük özveriyle bu mücadeleyi yapmışlardır. Hep beraber, tek vücut olmazsak, uluslar arası arenalarda başarılı olamayız…(Bu bölümde yine ses iyi duyulmuyor)… Devam: O dönemi gözünüzün önüne getirin. A milli takımımızın çok yoğun bir program ile karşı karşıya kaldığını göreceksiniz. Avrupa Ligi mi oynayacaksınız? Grand Prix mi oynayacaksınız? Avrupa Şampiyonası mı oynayacaksınız. Biz ne yaptık, strateji değiştirdik. U23 takımının Avrupa Ligi’nin bazı ayaklarını de daha genç arkadaşların katılımıyla oynamasını kararlaştırdık. Bu dönemde 4 tane sporcumuzu da sakatlıkları nedeniyle maalesef gereken yerlerde kullanamadık. Sağlık kurulumuzun raporu doğrultusu da bu arkadaşlarımızı milli takımlardan ayırdık. Sen bir önce tedavi ol ki, ileri ki günlerde hem bizde, hem kulübünde görev yap. Avrupa Şampiyonasında çok önemli bir oyuncumuzun parmağı kırıldı. Zaten sıkıntılarımızı biliyorsunuz. Pasör çaprazı, 4 numara, sizin bir iki oyuncunuzun olmaması, sizin tüm planlarınızı altüst ediyor. Bir diğer oyuncunun antrenmanda kası atıyor. Sağlık ekibi anında müdahale ediyor. MR vesaire. Neticede bir hiç sporcumuzun sağlığını riske edemeyiz.
-İstanbul Burhan Felek Tesislerinde önceki Federasyon döneminde kuruş para harcanmadan, yıkılan Burhan Felek Spor Salonundan arta kalan malzemelerle yapılan kapalı plaj voleybolu kortu hangi düşünce ve amaçla Gençlik ve Spor İstanbul İl Müdürlüğü’ne başka bir branşın kullanımı için gözden çıkarılmıştır ?... Karşılığında hangi taahhütler alınmıştır ?... Federasyonun aynı kompleks içerisinde bir başka yere kendi bütçesiyle, klimasız balon/şişme salon yapma kararı aldığı ve bunun için hale açtığı doğru mudur ?... ÖZKAN MUTLUGİL : İstanbul İl Müdürlüğü çok sıkışmıştı, bizden önce 50. Yıl Spor Salonunu istedi, kabul etmedik. Sonrasında Plaj Voleybolu Salonunu istediler. Onlar bağlı olduğumuz üstümüz. Tesislerimiz onlardan aldığımız kaynaklarla yapılmakta. Bu salon 3 yıllık protokolle onlara verildi. Yerine otopark alanında şişme salon olarak yenisi yapılıyor. Bütçesi Spor Genel Müdürlüğü tarafından karşılanacak.
-Güvenlik kamera sistemi, Selim Sırrı Tarcan Spor Salonu tadilat ihaleleri haberleri doğru mudur ?... Gerçekten ihaleler “Pazarlık Usulü” ile mi yapılmıştır ?... ÖZKAN MUTLUGİL : Evet doğrudur. İhaleler “Pazarlık Usulü” yapılmıştır. 6242 no’lu yasa gereği Güvenlik sistemi zorunludur, marttan itibaren kullanılmaya başlanacaktır. Statik ve Satın Alma ne diyorsa onu uyguladık. Bu işi yapacak firmalar deneyimli olmalıydı. Bu yüzden “Pazarlık Usulü”nü seçtik… Selim Sırrı Tarcan’ın çatısı akmaktaydı. Ciddi sorunları vardı. Fabrika Voleybolunun karargahı orası. Köpek beslenen yere zemin döşenerek ilave salon yapıldı. Velilerin bekleme yeri onarıldı. Lavabolar, soyunma odaları yenilendi.
Yukarıda ki iki soru, ayrı ayrı değil, ayni soru içinde yer almış. Cevabı da ayni şekilde verilmiş. Epirden’in sorusu: Şimdi ihale konuları var. Yazıldı çizildi. Bende merak ediyorum. Hatta ben il müdürlüğünü aradım, delikanlıca sordum. Bir şeyler duydum. Böyle böyle şeyler var ne olacak? Dedi ki salonu yapacağız. Şuraya yapacağız, buraya yapacağız, otoparka yapılacak. Oraları hep geçiyorum. Mühim olan şimdi yeni yapacağımız, tahsis ettiğimiz salonun yerine yapılacak yeni salonun, ihaleye çıkan o salonun bütçesi il müdürlüğü tarafından mı yani devlet tarafından mı karşılanacak? Bu bir. Yine ona bağlı olarak bir takım şeyler var. Bunlardan bir tanesi Selim Sırrı Tarcan da bir tadilat konusu var. O konuda bir açıklama getirirseniz, bende yazılarımla yardımcı olacağım. Birde en son bu kamera sistemi ihalesi var. İşte Az para, çok para ama lazım. Orada parasal konular üzerinde belki de insanlar, amaçlı olarak veya saflıklarından bir şey arıyorlar. Muhatap olarak beni alırsanız, bende pazartesi günkü yazımda bu açıklamaları yapacağım.
Mutlugil’in cevabı: Plaj voleybolumuz sahamızla ilgili; biliyorsunuz, Bağlarbaşı’nda ki iki salonun yerine Vakıfbank, çok kapsamlı bir spor tesisi yapacak. Bu süreç zarfında, il müdürlüğü çok sıkışık durumda, Karate, tekwando, jimnastik gibi dalların organizasyonlarını orada yaparken, bir çok yerde araştırma yapmışlar ama uygun bir yer bulamamışlar ve bizden 50. Yıl Spor Salonunu talep ettiler. En azından 2 sene öbür salon yapılana kadar burayı kullanmak istediler. Biz kendi takımlarımıza yer bulamadığımız için bu teklifin uygun olamayacağını belirttik. Bu taleplerini geri çektiler. Fakat sonuçta Spor Genel Müdürlüğü ve İl Müdürlüğü en büyük iş ortağımızdır. Bağlı olduğumuz yer spor idaresidir. Şu ana kadar gördüğünüz bütün tesisler, bizim spor idaresi katkılarıyla aldığımız kaynaklardır. Bugün TVF’nun hala bu kadar uğraşmamıza rağmen sponsorlukların %75, ya da %60’ı Gençlik ve Spor Bakanlığı ve dolaysıyla, Spor Toto Teşkilat Başkanlığının, Spor Genel Müdürlüğünün yönlendirmeleriyle gelmektedir. Yani sonuçta bizim bağlı olduğumuz idare ve onların ciddi bir sorunu vardır. Bu süreçte onlarında önerisiyle, böyle bir formül bulduk. Bizim orada iki salon arasında yaptığımız kapalı kort, 3 senelik bir protokolle verildi. Burhan Felek ile şişme salon arasındaki arazi bir açık ve kapalı ve iki halde de kullanılabilen, bir plaj voleybolu kompleksi yapılması üzerine bir protokol imzalandı. Bunun ihalesi yapıldı ve yakın bir süre içinde yapılacak. Konu bundan ibarettir. Arkadaşlar bir çok tesisimiz var. Bu tesislerde, buralarda misafiriz. Tahsislerde devlet desteğiyle yapılmaktadır. Zaman içinde bunlar daha da artacaktır. Bunun bütçesi nereden çıkacak? Demin size anlattığım şeylerden de anlaşılacağı gibi yaptığımızı yatırımların büyük kısmı Spor Genel Müdürlüğü, Gençlik ve Spor Bakanlığı tarafından finanse edilmek üzere bununda kaynağı uygun yerlerden tedarik edilecektir.
Selim Sırrı Tarcan Spor Salonu tadilatı dediniz. Bu salon bize tahsis edilmiş fakat çatısı akmakta, sporcularımızın ve velilerimiz kullandığı alanlarda ciddi sorunlar vardı. Voleybol okullarımızın merkezi olarak düşündüğümüz, karargah olarak düşündüğümüz bu salondur. Alt katında daha fazla öğrenciye ulaşmak için salon içi spor alanlarını artırabilmek için alt katında soyunma odaların bulunduğu köpek gezdirme ve besleme alanının temizlenerek, zeminleri kaplanarak ısınma salonu haline getirilmiştir. Boyaları yapılmıştır. Elektrik aydınlatmaları düzenlenmiştir. Yukarıda 1 saat kullandığımız salon eğitimi, yarım saatinin aşağıdaki ısınma salonları kullanılarak daha fazla oyuncuya tesisi kullanma imkanı sağlanmıştır. Veliler çocuklarını bekledikleri ortam daha uygun hale getirilmiştir. Kullandıkları lavabolar gerçek anlamda kullanabilir hale gelmiştir. Selim Sırrı‘yı hatırlarsınız, çok eskiler var aranızda, benim bıraktığım dönemle arasında çok büyük bir fark yoktu. Soyunma odaları bölümüyle ilgili. Bu bakımdan iyileştirilmiştir. Akıntılar, eksiklikler hızla giderilmiştir.
Yasa gereği güvenlik sistemini devreye almak durumundayız. Küçük, basit güvenlik sistemleri bunlar, bir ve belli merkez üzerinden WEB filmleri işlemleridir. Bu kapsamda Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü bize bildirdiğinden itibaren araştırmaya geçilmiş, uygun teklifleri yapabilecek, ihtisas sahibi, referans sahibi firmalar araştırılmıştır ve bunun ihalesi yapılmıştır.
Eripden: Hangi usulde yapıldı ihalesi?
Mutlugil: Pazarlık. TVF’nin ana sözleşmesi statüsünde ne yazıyorsa biz onu uygulamak zorundayız. (Bu bölümde yine sesin boğukluğu nedeniyle anlaşılamayan cümleler geçmiştir. Lütfen yanlış değerlendirmeyin). Bizim bir çok danışmanlık alanımız …. Herkese açık bu ihaleler. Bu işi yapabilecek firmalar …. Bu sistemlerde denenmiş tecrübeli sistemler olup …. TVF talimatları gereğince neyi nasıl alması gerekiyorsa, nerede kullanması gerekiyorsa öyle yapılmıştır.
-Kulüplerin antrenör ve oyuncularla yaptığı kontratlarda sık sık ihlallere rastlamaktayız ?... Bu konuda hak ve hukuktan, doğruluktan yana tedbirler almayı, sıkı denetim ve müeyyideler getirmeyi düşünüyor musunuz ?... ÖZKAN MUTLUGİL : Oyuncuları korumamız gerek. Onları uyarıyoruz. “Lütfen değişik sözleşme yapmayın, tarafımızca hazırlanan standart sözleşmeleri kullanınız.” diyoruz.
-Sayın Mutlugil’in Marmaris’te Erkekler Avrupa Şampiyonası Elemelerinde “10. Yıl Marşı”nın çalınmasını engellediği, DJ’ye talimat gönderdiği doğru mudur ?... ÖZKAN MUTLUGİL : 10. Yıl Marşı için tarafımdan böyle bir müdahale yoktur. Voleybola siyaset sokmak istemiyoruz. (Bu cevap beni tatmin etmemiştir. Zira çok şahidim vardır…)
Yukarıda ki 2 soru ayrı ayrı değil ayni soru içerisinde sorulmuştur: Epirden’in uzun sorusu: Çok kısa cevaplamanızı rica ediyorum. Kulüplerin oyuncularla, antrenörle ilgili sözleşmelerinde bazı ihlaller oluyor. İsteyerek olmaz, istemeyerek güç durumda kalıyorlar. Bunları biz yaşadık. Geçen senelerde de yaşadık. Sadece sizin döneminize ait şey değil bu. Bu konuda yani bir formül bulmak lazım. Özellikle yurt dışından gelen oyuncular üzerinde bir güvensizlik yaratan bir durum. Bana çok yerden gelen eleştiri. Bu konuda bir şeyler düşünmek gerekiyor gibi geliyor bana. Yani onlara biraz daha güvence vermek, yapılan protokolleri birazcık daha sağlama bağlamak, bazı müeyyidelere bağlamak, Bu kızcağızı getirdin buraya, taahhüt ettiğin, protokol yaptığın halde parasını vermedin. Şunu yapma, bunu yapmadın hadi güle güle git dedin. Bu konuda federasyon, ha sen onumu yaptın, gelecek sene küme düşürürüm değil de şu veriler içerisinde sana transfer yasağı koyuyorum. Ki bu hukuki süreci daha iyi bilenler var. Bunda sizden bir görüş almak istiyorum. Daha sonra sakın kızmayın bana, dolaşan bir şeyler var. Kulağıma da geldi. Bu duygusal yönden bazı rahatsızlıklarda var. 10. Yıl Marşıyla ilgili malum konu. Yani sizin Marmaris de, inanmak bile istemiyorum. Yani çok, benimde çok fazla tasvip edeceğim bir şey değil. Muazzam üzerinde durup, yani kınama demiyorum ama 10. Yıl Marşı dolaylı olarak, bunun şahitleri var. “Haber gönderildi, bizzat benim yanımda söyledi. 10.Yıl Marşını bir daha çalmayın kardeşim.” Dedi. Bunlar neye bağlanıyor. Daha öncede sayın Suat Kılıç’ın Samsun da yaptığı bir müdahale var. Bu konuda yazalım edelim, bu konu bitsin. Çok tatsız bir konu.
Mutlugil’in cevabı: Benim ve arkadaşlarımın Cumhuriyet ve bayrak konusundaki görüşlerimiz çok bellidir. Biz farklı bir grubuz, biz çok değişik politik ve siyasi görüşlere sahip olan bir yönetim kuruluyuz. Sporun içerisine siyaseti kesinlikle sokmak istemiyoruz. Böyle bir şey kesinlikle yok.
Epirden: Ha yeterli bu. Olmayan bir şey üzerinde tartışmayalım.
Mutlugil: Bizim çizgimiz çok bellidir. Voleybolun içerisine bu tarz politikaları sokmamak gerekir.
Epirder: 10. Yıl Marşı da çok önemli sayın başkan.
Mutlugil: Konuşularak, deforme edilerek, politika yapılmaya başlandı.
“Bayrak skandalı yaşanmıştır ve çok büyük tepki görmüştür… Bu konuda neler söyleyeceksiniz ?... ÖZKAN MUTLUGİL : İhmal vardır, doğrudur. Tüm menajer arkadaşlarımız uyarılmıştır.” Böyle bir soru sorulmamış, başkan konuyu kendisi gündeme getirip, bir önceki sorunun cevabına eklemiş ve şunları söylemiştir:
Ayrıca bizim milli takımlarımızın katıldığı turnuvada bayrakla ilgili bir yazınız var. Meksika da yaşanmıştır. Bundan tam 7 hafta önce, ayni salon, ayni şehirde bir başka Dünya Şampiyonası’nda bu turnuvada hiçbir sorun olmamıştır. Salondaki tüm bayraklar uygundur. En son U23 Dünya Şampiyonasında salonda bulunan bayrak kullanılmamıştır. Statü gereği milli maçlar öncesi takımlarla birlikte bayrak taşıyan kızlar çıkmaktadır. Bizim takımdan bir arkadaşımızın ihmali neticesinde, ilk maça çıkmadan önce o bayrağı kontrol etmemiştir. Sonra kendi götürdüğü bayrağı bırakmıştır. Bir daha olmamıştır. Bundan böyle takımlarla ilgili tüm arkadaşlarımız uyarılmıştır. Bundan sonra da milli marşımız ve bayrak konusu daha dikkatli takip edilecektir.
Lisans konusuna gelince; Bizim talimatlarımız çok açık. Ama bununda sınırları var. Biz diyoruz ki; Lütfen değişik sözleşme yapmayın. Bizim tek tip sözleşmemizi yapın ki, yarın kulübünüzle sorun yaşadığınızda bizim sorumluluk aldığımız bölümleri çözebilelim. Bu durumda disiplin kuruluna veriyoruz. Sonrası hukuk kurulunundur. Bu durumda ya sözleşmesini fes ediyoruz. Ya kulübe uyarıda bulunuyoruz. Ama ondan sonrası bir hukuki konudur. Anlaşmazlıklara icra mahkemelerini de dahil etmek durumu vardır. Zaman içinde bütün bunları hep beraber geliştireceğiz.
-İzmir Atatürk Spor Salonunun genişletilmesi çalışmalarında sözleşme şartlarına uymayan VERA Şirketine karşı önceki Başkan Erol Ünal Karabıyık’ın haklı olarak ödemelerden kestirdiği gecikme cezalarının sonrasında karşı tarafın açtığı davanın kaybedilmesiyle, temyize gidilmeyip, faizleriyle geri ödendiği doğru mudur ?...ÖZKAN MUTLUGİL : Adı geçen firma ile bu sorunların yaşandığı doğrudur. Tetkik ve inceleme istediğimiz Gençlik Spor Genel Müdürlüğü son olarak bize uzlaşmamızı söyledi. Rapordaki kesintiler geri ödendi… (Bu arada VERA Şirketinin kendilerinden kesilen gecikme cezalarına karşın Ankara 8. Asliye Ticaret Mahkemesinde açmış olduğu davayı kazanmalarına karşın Federasyonun temyize gitmediği öğrenildi…)
(Yukarıdaki soruyla benim çözdüğüm arasında biraz fark var. Ancak kısa bir süreliğine dışarı çıktığımda sorulmuş da olabilir)
Epirden: Son bir soru, bu da kulağıma gelen bir soru. Doğrudur, yanlıştır. Bu hak edişlerin kurallara uymadığı yönünde bazı cezaların kesildikten sonra, ödeme konusunda hukuki süreç tersi işleme pozisyonları başlamış (burada ses tonu düşük olduğu için tam duyulmuyor)…. Karşılıklı dava açılmış…. Bu davanın önemli karar duruşmasına gidilmediği yazılıyor, çiziliyor. Bunları ortaya koyalım ki doğrular anlaşılsın. Şimdiden size teşekkür ediyorum. Ahmet beye biraz üzüldüm. Biz yinede aramızda hallederiz. Beni tanısa sen diye hitap etmezdi. Ahmet bey beni tanıyacak. Tanıdığı zaman sevecek (Karşılıklı konuşmalar, saygı sevgi sözcükleri arasında geçen cümleler anlaşılamamıştır).
Mutlugil: Sizin sorularınıza ilgili olarak detaylı bilgi vermek üzere avukat, başkan vekili Alper Sedat Aslandaş’a veriyorum.
Alper Sedat Aslandaş’ın cevabı: Yönetim Kurulu’nun aldığı kararlar ve izlediği politikalar neticesinde İzmir’de ve Bursa’da iki tane salon tesisi inşaatı başlatıldı ve bunlardan İzmir’deki seçimlerden önce açıldı, diğeri açılamadı. Biz yönetime geldiğimizde bu konuyla ilgili mali bir kaos ortamı bulduk. Firmayla idare arasında bir uyuşmazlık, iletişimsizlik sonucu işlerin yürüyememesi ve ruhsatların çıkmaması gibi sorunlar ortaya çıkmış. Teknik bir konu olduğu için, aradaki uyuşmazlıkların değerlendirilmesi için Spor Genel Müdürlüğü’nden teknik bir araştırma istedik. 3 mühendis görevlendirildi. Onlar bizlerin de, teknik personelimizin de bulunduğu bir şekilde yerleri inceleyerek uzun bir çalışma yürüttüler. Ardından biz bağımsız bir kuruluştan bir inceleme rapor daha istedik. Bunların sonucunda Spor Genel Müdürlüğü’nden gelen rapor doğrultusunda, süre uzatımlarında Federasyonumuzun haksız olduğu iddia edildi. Bunun üzerinde karşılıklı mutabakatla süre uzatımları verildi. Eksik kalan imalatların tarafımızdan tamamlanması gündeme geldi. Bu sonuçla da, oradaki tespit edilen rakamlar ödendi. Ödenmeyen hak edişler ödendi. Nihayetinde Bursa’da Cengiz ağabeyimizin adına yakışır şekilde Cengiz Göllü Voleybol Salonu, çevre düzenlemesi yapılarak, içerisindeki eksiklikler giderilerek açıldı.
Epirden: Duruşma konusu? Karar duruşması?
Biz geldiğimizde açılmış ve açılmakta olan birkaç dava vardı. Bu görüşmeler başlayınca açılmakta olan davaları durdurdular. Bu büyük bir işin içerisinde küçük bir işin son duruşmasıdır. Ankara 8. Asli Ticaret Mahkemesi’ndeki duruşma tutanağıdır. Davalı vekili Nihal İşçi katıldı. Dosya incelendi, araştırılacak başka bir husus kalmadığı anlaşıldı. Duruşmanın bittiği bildirildi. Konusu olmayan davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verildi. Mahkeme faiz talebi reddedildiği için firma temyiz etmişti kararı.
Bizim yürüttüğümüz işlerde bir kimsenin hakkının, hukukunun görmezden gelinmesi, gasp edilmesi, bunlardan vazgeçilmesi gibi bir dayatma hiçbir şekilde olmaz. Bizim yönetimimizin ortak özelliği budur. Bu çerçevede de göreve geldiğimizin hemen sonrasında çalışanlarımızın ücretlerini, federasyonumuzun olanaklarını zorlayarak arttırdık ve çalışanlarımızın 5 yıldır ödenmeyen fazla mesai dâhil alacaklarını ödedik. Bizim kimseyle hukuk ötesinde bir irtibatımız söz konusu değildir. Biz kimsenin hakkını yemeyiz.