Ulusal takımlarımızın yoğun günleri sürüyor. Azerbaycan'daki Avrupa Oyunlarında hem bayan, hemde erkek ekiplerimiz çeyrek finale yükseldiler.
Başlıkta belirttiğim gibi Filenin Sultanları'ndan bu ilk kez organize edilen oyunlarda altın madalya bekliyoruz. Erkeklerde ise işler karışık. Bırakın finali kürsünün dışında kalma olasılığı var.
Aslında bu durumu bir çoğumuz iki kulvarda mücadele etmemize bağlayacaktır. Bir anlamda doğru da denebilir. Ayni günlerde hem Avrupa Oyunları'nın, hemde Dünya Ligi'nin oynanması yani takımı ikiye bölme zorunluluğu önümüzü kesti.
Bence burada ekibimizin kurmayları taktik hata yaptılar. Böyle bir sorun ortaya çıktığında iki dengeli takım yapma yerine güçleri tek yönde kullanmalıydık.
Ekibimizin yol haritasını belirleyenlere bu durumu sorduğumuzda; “İki organizasyonu da ayni oranda önemsiyoruz. Dünya Ligi'nde bir üst gruba yükselmek istiyoruz. Avrupa Oyunları'nda alınacak puanlar bizim dünya sıralamasında ki yerimizi değiştirecek ve bunun yansıması olimpiyat elemelerinde bize olumlu yönde dönecek. İşte bu nedenle iki dengeli takım kurmaya çalıştık.” diyorlar.
Alınan sonuçlara bakınca bu düşüncenin geri teptiğini söyleyebiliriz. Olimpiyat hesaplarını pek gerçekçi bulmadığım için Avrupa Oyunları'nı çok önemsemedim (Şu anda 31. sırayı Fas ile paylaşıyoruz). Bu nedenle de güçleri bölmeden Dünya Ligi'nde mücadele etmeliydik.
Geçen yıl bir üst gruba yükselmeyi son anda kaçırmıştık. Bu sene bir kez daha bunu denemeliydik. Eğer takımımız normal bir oluşum içinde olsaydı, gücü sınırlı Karadağ'ı kolayca geçip adımızı 4'lü Finale yazdırırdık. Orada da ev sahibi olsa da Slovakya'yı, Çin'i, Mısır'ı devirme şansını sonuna kadar arardık. Kısacası bu fırsatı kullanmalıydık. Erkeklerde sınıf atlamanın doğru yolu da buydu...
Sultanlara gelince; Azerbaycan da beklenildiği gibi (Polonya kazasını saymazsak) yollarına emin adımlarla devam ediyorlar. Pazar günü ev sahibini 3-0 ile geçerek grubu ilk sırada tamamladılar.
Bu karşılaşmayı önce bilgisayardan canlı skordan takip ettim. İlk iki sette önde olduğumuz bölümlerde yaşadığımız duraklamalar ve aranın kapanması, sonra da setlerin 25-23 (16-11, 22-20, 22-22), 26-24 (16-11, 19-12, 22-16, 23-20, 24-22, 24-24) bitmesinin nedenini anlamak için bu kez yine bilgisayardan NTV'nin banttan yayınını erkekler Karadağ için ısınırken ve oynarken izlemeye çalıştım.
Çok mecbur kalmadıkça televizyondan maç izleyerek yorum yapmamaya özen gösterdiğimi beni okuyanlar bilirler. Zaten bunu da sık sık dile getiririm. Şimdi ekibimizin bu duraklamalarına neyin sebep olduğunu daha da küçük bir ekrandan yani bilgisayardan izleyerek yanıt aramak gerçekten daha da zor oldu.
Yine de bir kaç şey söyleyeyim. Hücumlarda zaman zaman hata yapsak da köşelerde bir sorun yoktu. Ne var ki orta oyuncular için ayni şeyi söyleyemeyeceğim. Ortadan atak yapmak yerine 2'ye tek ayağa dolaştırma ısrarımız sürdü. Bu tercihler, pasör Naz'dan mı? Sorumluluğu yüklenen yeni antrenörümüz Ferhat Akbaş'dan mı kaynaklanıyor? Yoksa eski teknik adamımız Barbolini'nin bu konuda ki etkisi mi hala devam ediyor? Bilemiyorum.
Karşılaşmanın istatistiklerine bakın, 104 hücum yapmışız, orta oyuncular 14 kez topla buluşmuş (Dicle 3 top, 1 sayı, yüzdesi 33. Kübra 11 pas, 2 sayı, % 18), bunların çoğuda tek ayak...
Tamam servise karşı manşetlerde sorunlar vardı. Ancak yine de oyun bu kadar köşelere yıkılmamalıydı. Üstelikte Azerbaycan'ın gücü de ortadayken.
Diğer maçlarda iyi manşet yüzdemiz düşük olmasına karşın bu konuda daha dengeliydik. Umarım Avrupa Şampiyonası'nda zorlu geçecek müsabakalarda ortadan atak sayılarını artırırız.
Öte yandan grup maçlarında set vermeden kazanmamıza karşın (rakiplerimizin sınırlı güçleri gözden kaçmamalı) iyi manşet yüzdelerimizin düşüklüğü beni endişelendiriyor. “Gözde gelecek. Üstelikte daha zamanımız var”, diyerek konuyu şimdilik buz dolabına kaldıralım.
Bu arada gözüme çarpan bir diğer önemli eksikliğimize de değinmek istiyorum. Biliyorsunuz oldum olası hem bayanlarda, hem de erkeklerde voleybolumuzda blok yerleşiminde ve zamanlama da sıkıntılarımız vardır. Çok iyi servis attığımız bölümlerde bile, özellikle köşe oyuncularımızın blok eksikliği nedeniyle sonuca artı değerler katamıyoruz. Azerbaycan da da bunu gördük. Orta oyuncularımız Kübra- Dicle- Aslı görevlerini yapıyorlar. Eda da gelecek. Ancak köşeleri nasıl çözeceğiz? Sorusuna cevap bulmakta zorlanıyorum.
Şimdi daha iyi netleşmesi için oynadığımız 5 maça ve 17 sete bakalım: Neriman (6), Güldeniz (1), Gözde (2), Seda (2), Polen (1), toplam 12 blok. Seda ile Polen'in az oynadığını not olarak düşeyim. Bu rakiplere bu kadar blok yapabiliyorsak, Avrupa Şampiyonası aklıma gelince doğal olarak içim daralıyor.
Sakın, şimdiden felaket tellallığı yaptığımı düşünmeyin. Sadece yılların getirdiği eksikliğe dikkat çekiyorum. Kulüplerde aylarca birlikte çalıştıkları yabancı antrenörler, özellikle de İtalyanlar oyuncularımızın bu sorunu çözmek için gerekli hassasiyeti göstermedikleri için bugün bunlar gündeme geliyor, sıkıntı olarak karşımıza çıkıyor.
“Yalan Dünya” dizisinde ki repliği tekrarlayarak konuyu kapatayım.
“İşin zor be Ferhat...”
Bu arada “seyrettiğin erkek maçları yerine, TV den ve bilgisayardan izlemediğin bayanlara daha çok eğilmişsin?” dediğinizi duyar gibiyim. Haklısınız.
Bunun nedeni; Filenin Sultanları'nın önlerinde Grand Prix, özellikle de çok önemsediğimiz bir Avrupa Şampiyonası'nın bulunması, erkeklerin ise Avrupa Ligi dışında bir turnuvasının kalmaması. Yoksa başka bir düşüncem yok...