Denizbank Avrupa Bayanlar Şampiyonlar Ligi Dörtlü Finalleri’nde istediğimiz sonucu alamadık. Bakü’de iki takımız da iyi oynamadı. Buna karşı karşıya geldikleri ilk maç da dahil. Bu karşılaşmada iki takımımız da alarm vermiş, bir sonraki gün için içimize korku düşürmüşlerdi. Son maçlarda haklılığımız belli oldu. Rabita maçının ilk iki setinde Eczacıbaşı Vitra, tanınmaz haldeydi. Son sette mücadele denkleşti, ama o kadar.
Final maçına gelince.. Vakıfbank bütün olumsuzlara rağmen iyi bir başlangıç yaptı, ilk set içinde iki defa 4’lü serilerle hamle yaptı. Sonuca uzanamayınca temposunu, ümidini kaybetti. Vakıfbank ikinci sette bir final takımı gibi değildi. Üçüncü seti ise kendini inandıramayarak oynadı, hiç öne geçemeden bitirdi.
Gerek Vakıfbank, gerekse Eczacıbaşı Vitra, sezon içinde önceki yıllara oranla düşük bir görüntü verdi. Ama buna rağmen ikisi de Avrupa’nın ilk 4 takımı arasına girdi. Kurulduğundan bu yana Türk Bayan Voleybolu’na lokomotif olan Eczacıbaşı Vitra’nın bu yılki en göze batar eksikliği, Poljak dışındaki yabancı oyuncularının yetersizliğiydi.
Vakıfbank ise çok şanssız bir sezon geçirdi. Kaptan Gözde, Gizem, Brakoçeviç ve Naz’ın sakatlıklarının ligin ikinci yarısında ve adeta birlikte gelmesi takımın düzenini, finallere hazırlanmasını çok etkiledi. Ligde takımın en önemli kozlarından biri olan Brakoçeviç’ten Bakü’de hiç yararlanılamadı. Naz, Eczacıbaşı maçında sakatlandı, Dinamo maçında endişeli oynadı. Buna rağmen, bütün gayretleriyle mücadele edip “Avrupa’nın İkincisi” oldular. Rahatlıkla “Dünyanın En İyisi” diyeceğimiz takımımız bu şanssızlıklara rağmen bence başarılı oldu.
Türk voleybol takımlarının son yıllardaki yükselişi inkâr edilemez, küçümsenemez. Unutmayalım ki, son 3 yılın Bayanlar Avrupa Şampiyonu Türk takımları (Vakıfbank 2, Fenerbahçe 1). Bu hafta Halkbank erkek, sonraki hafta da Fenerbahçe bayan-erkek, Beşiktaş bayan takımlarının şampiyonluk mücadeleleri var.
Her takımın kötü ayları, kötü günleri olabilir. Biz de böyle bir devre yaşadık. Diğer ülkeler Türk Voleybolu’nu özenerek ve kıskançlıkla izlerken, biz hiç küçümseyemeyiz.
Başka ülkelerde, alınabilecek kalitede sporcu yok denilebilecek kadar az. Alınanların ne kadar yararlı olabildiği de belli. Yani, biz durumumuzu koruyabilmek için sporcumuzu çoğunlukla kendimiz yetiştirmek zorundayız. Vakıfbank ve Eczacıbaşı Vitra, altyapılara büyük önem vermekteler. Diğer kulüplerimizde de bu yönde çalışmalar yoğunlaştırılıyor. Türk gencinin diğer milletlerden hiçbir eksiği yok. Yeter ki kendilerine ciddi şekilde eğilinsin. Vakıfbank Genel Müdürü Halil Aydoğan, Genel Müdür Yardımcısı ve Kulüp Başkanı Osman Demren, Eczacıbaşı Kulübü Başkanı Faruk Eczacıbaşı, Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım, altyapının önemini biliyorlar. Beşiktaş Başkanı Fikret Orman ile Galatasaray Kulübünün de aynı düşüncede olduklarını Gençler Türkiye Birinciliği’nde gördük.
Hemen bütün ülkelerde voleybol gerilerken, Türk Voleybolu’nun bunun dışında kaldığı, 6 takımımızın Avrupa kupalarında Dörtlü Final ve Finallere yükselmesinden belli olmuyor mu? Buralara da, rakiplerinin çoğuna set dahi vermeden geldiler. Elde edilen başarıları sürdürmeliyiz.
Amatör sporlara, özellikle de Türkiye’nin en iyi temsil edildiği şüphesiz olan voleybola olan destek sürdürülmelidir. Gençler, okul dışında mutlaka uğraş arar. Spor yapmak bunun için en idealidir. Gençler sporla uğraşarak, zararlı birçok etkenden uzaklaşır, sağlıklı yetişir. Spora destek imkânı olanların bunu gerçekleştirmesi, gençliği, dolayısıyla da geleceğimizi kurtarır. Ülkesini sevenlerin bunu unutmaması, imkânlarını buna göre yönlendirmesi gerekir. Ben mevcut desteği sağlayanları kutluyor, sayılarının artmasını diliyorum.